Sanırım 2006 yılıydı.
Fenerbahçe’yle İzmir’de oynayacağımız kupa finalinden bahsedeceğim.
Ona gideceğiz.
Hani 3-2 yenmiştik ya ona!
Bir gece evvel otobüsler İnönü Stadı’nın önünde konuşlandı.
Tam 55 otobüs.
Tahmin ettiğiniz üzere stadın önüne geldiğimizde mahşeri bir kalabalık bekliyordu bizi.
Biz bu kadar adamı bu otobüslere nasıl sığdıracağız diye düşünürken,
İnsanların yüzünde de
"Bize de bir k*çlık yer düşer mi?" endişesi belirmişti.
Taraftar gelmiyor adeta yağıyordu sanki.
Ben diyeyim 5-6, siz deyin 7-8 bin.
Anlayın gayri.
Yükünü alan otobüs yola çıkıyordu.
Otobüs sayısı azaldıkça, insanların ıstırapları büyüyordu.
"Acaba biz binebilecek miyiz?"
Haliyle son otobüslere koltuk sayısından fazla adam binmeye başladı.
Bir otobüsü durdurup şoföre
Üzülmelerine üzüldüğüm 3 çocuğu gösterip,
"Şu kardeşlerimiz de al" deyince
Şoför el frenine asılıp aşağıya indi.
Ben şaşkın gözlerle adamı takip ederken
O 'Sen neden bahsediyorsun' diyen gözlerle otobüsün altındaki bagajı açtı.
Sahne inanılmazdı.
5 tane delikanlı 'Bana yer kalmaz, maça gidemem' korkusuyla bagaja doluşmuştu.
Ne diyeceğimi bilemezken ben,
Şoför, "Alen ağabey aşağı yukarı bütün otobüsler böyle gitti" dedi.
"Bütün bagajlar full."
Balık istifiydik anlayacağınız.
Ve taraftardaki arma aşkı tarif edilemez boyuttaydı.
Peki mazi neden canlandı gözümde de
Anılardan bir sayfa koparttım size.
Kaleci Tolga sayesinde.
O da son kupa maçına Bolu’ya
Bagajda gitmiş.
Düşünsenize takım Bolu’ya gidiyor.
Taraftar karşılıyor ellerinde çiçek.
Takım kaptanını soruyorlar
O da ne!
Tolga bagajdan çıkıyor iyi mi.
15-20 yaşındaki taraftarların
Bagaja doluşup deplasmana gitmesini
Taraftarların cefakarlığı olarak nitelenip
Her yerde övünülerek anlatılır ama
Bir Beşiktaş kaptanının son model otobüsle
Bagajda deplasman yapması
İzahat edilemez bir durumdur ve anlatılamaz.
Ama çok anlam yüklenebilir!!!
Biline!
Tesadüf mü, yoksa!
Geçen hafta da yazdım.
Bu Başakşehir maçlarını
Beşiktaş maçından hemen önceye koymalarının bir anlamı olmalı diye.
Bu hafta yine yazıyorum.
Zira anlamını hala bulamadım.
Bulan varsa beri gelsin.
Tesadüf desen bu kadar becerikli olamaz.
Fikstür desen bu kadar müneccimine rastlamadı.
"Ne iş?" diye soran da yok.
Ohhh! Ne ala memleket.
Ben bunu düşünmekle meşgulken
Gaziantep futbol takımının, Beşiktaş’la oynamak için İstanbul’a gelirken
Basketbol takımını da getirdiğini gördük.
Zira iki takımın da futbol maçından önce basketbol maçı vardı.
Çocuğun ismini "Tesadüf" koysan böyle çok anılmaz iyi mi!
Bütçesi ufak takımların 50 kere yol parası vermesinler diye
Takımları birinci ligde olan basketbol ekiplerinin ve hatta diğer branşların
Futbol maçlarına denk getirilmesini
Ve beraber yolculuk etmelerini anlarım.
Hani gelmişken ikisi bir arada çıksın diye.
Mantık olarak uygundur.
Ama Başakşehir maçlarının her Beşiktaş maçının öncesine
Nazire yapılırcasına denk getirilmesini
Nedense hiç aklım kesmiyor.
Bir yetkili de çıkıp bir açıklama yapsın arkadaş.
Sırf ben mi tilt oluyorum bu işe.
Onu da çözemedim ya
İzleyelim bakalım.
Otobüs şoförünün sopası
Otobüs şoförüyle Burak Yılmaz’ın
Telefonlara düşen
Televizyonlara yansıyan videosunu biliyorsunuzdur her halde.
Milyon dolarlık oyuncuların bu tip polemiklere
Sokak tartışmalarına, kavgalara
Başına gelecek her türlü olaydan alacağı ceza bir yana
Bağlı olduğu kulüpleri ve karşısına aldığı şahsı da düşünüp
Girmemesi gerektiğinin altını çizerekten…
Biz videoya dönelim.
Otobüs şoförü çileli İstanbul trafiğinde seyrederken
Burak’a inceden değiyor her halde.
O da tam net değil ya!
Neyse konumuz da o değil zaten.
Burak hemen efelenip bir şeyler söylüyor adama.
Otobüs şoförü de kapıyı açıp
'Ne diyorsun' gibilerinden el kol hareketi yapıyor.
Burak kapının açıldığı yeri ceza sahası zannediyor herhalde ki
Dalıyor içeri.
Hakeme… Pardon.
Otobüs şoförüne atarlanıyor.
Adam zaten balataları yakmış.
Yemiyor Burak’ın efelenmesini.
Koltuğun yanından çıkartıyor beyzbol sopasını
Tam kaldırıyor ki
İşte o sahnede hayal kırıklığına uğradım.
Sopa kalktığı anda Burak uzuyor.
Ama benim Burak’tan beklediğim
"Ahhh!" Deyip kendini yere atmasıydı.
Kaçırdı penaltıyı iyi mi!!!