F.Bahçe bir derbi maça ne kadar baskılı başlanabilirse o kadar baskılı başladı. Trabzonsporlu futbolcular sadece savunma yapabiliyordu. Fenerbahçe’nin başlama düdüğüyle birlikte toplu şekilde saldırması bir anlamda iyi, bir anlamda da kötüydü.
Eğer hemen gaza basacaksanız, girdiğiniz pozisyonları değerlendirmeniz gerekir. Fenerbahçe, Rodrigues’le 1-0’ı buldu ama geleneksel tabirle, dünyaları da kaçırdı. Daha sonra normal olarak Fenerbahçe’de tempo biraz düştü. Trabzonspor araya atılan toplarla tehlike yaratmaya başladı.
Ekuban’ın attığı kafa golünde Fenerbahçe savunması fotoğraf karesinin içine bile giremedi! Ortalarda kimse yoktu. Ekuban’a vuruş esnasında en yakın isim, takım arkadaşı Sörloth’tu.
İlk yarının sonlarında Rodrigues’in direkten dönen şutu, kaleciyi geçip auta attığı top ve daha niceleri yaşandı. Böylesine iştahlı oynarken devre arasına 1-1’le girmek F.Bahçe açısından kötü, Trabzonspor içinse gayet iyiydi.
İkinci yarıda da senaryo hiç değişmedi. Trabzonspor, hafta içinde Avrupa maçı oynadığı için takımdaki yorgunluk dikkat çekiyordu. Ancak sebebi ne olursa olsun Trabzonspor’un bu kadar fazla pozisyon vermesi onlar açısından ilerisi için umut vermiyor.
Fenerbahçe’nin bu kadar fırsatı harcaması ise en kibar tabiriyle beceriksizliktir. Trabzonspor kalecisi Uğurcan çok iyiydi. Onun hakkını teslim etmekle birlikte eğer üzerinizde F.Bahçe forması varsa bir zahmet gol atacaksınız.
F.Bahçe adına Ozan ve Emre Belözoğlu iyiydi. İkisinin defansif katkısı, F.Bahçe adına pozisyon zenginliğiyle sonuçlandı. İkinci golün atılamaması da onların hatası değil. Ayrıca Ersun Yanal, yaptığı değişiklikler ve değişiklik yaptığı dakikalar konusunda biraz kendini eleştirmeli. Dün sergilenen futbola bakıldığında 3 puan F.Bahçe’nin hakkıydı. Ancak son sözü her zamanki gibi skor tabelası söyledi.