Gökçeada Devlet Hastanesinde 15 yıldır görev yapan Uzman Dr. Hakan Eyi, birkaç sene önce lavanta konusunda araştırma yapmaya başladı. Adanın özgün koşullarına uygun tarım arayışındayken, lavanta tarımının daha uygun olduğunu belirleyen Eyi, Şirinköy´deki 20 dekarlık arazide üretime geçti. Lavantaları çiçeklenip işlenmeye hazır hale geldikten sonra ilk hasadını bu yıl yapan Eyi, 100 kilogram İngiliz türü lavantadan 1 litre yağ çıkardı. Eyi´nin ardından adada arazilerini tesis eden iki girişimci daha lavanta üretiyor.
Hakan Eyi, bu sene itibarıyla verim almaya başladıkları lavantaların hasadını yaptıklarını söyledi.
Lavantanın normalde denize bu kadar yakın ve düşük rakımda yetişmeyen bir bitki olduğunu belirten Eyi, şöyle devam etti: ´Uzun süre ´Acaba verim alabilecek miyiz?´ diye düşündük. Cinslerini araştırdık. Türkiye´de ekonomik olarak daha değerli, daha kaliteli yağ veren İngiliz lavantasının üretimi noktasında ilk adımı atanlardan biri olduk. Isparta´da lavanta üretildiği zaten çoğu kişi tarafından biliniyor ama oradaki üretilen lavanta melez lavantadır. Mali değeri daha düşük. Dolayısıyla her şeyden önce doğru bir tarımsal yaklaşım benimsemek istedik. Doğru cinsi bulduk, bunun burada yetişip yetişemeyeceğini saptamak için deneme üretimi yaptık. En son aşamada artık yeni tarlanın fidelerini kendimiz ürettik. Şu anda 30 dekar lavantamız var, bunların 20 dekarı çiçeklenecek yaşta. Amacımız bu alanda 100 dekar lavantaya ulaşmak. Bu bizim kısa vadeli amacımız ama asıl amacımız adada lavantanın yaygınlaşması, üretilir hale gelmesi. Bu ada için özellikle önemli olduğunu düşünüyorum çünkü tarım yaparken iş gücü sorununun olduğu bir yer burası. Lavanta fazla işçilik istemeyen, susuz yapılabilen bir tarım. Bu da Gökçeada´nın yamaç arazileri için avantajlı.´
Adada kendisinden başka iki kişinin daha lavanta ürettiğini aktaran Eyi, bunun bir kez tesis edilen, tarlasının iyi bakılması halinde de 20 yıl ürün alınabilen, hasat ve bakım maliyetleri düşük bir bitki olduğunu dile getirdi. Lavantanın bir hastalığının olmadığını, gübre ihtiyacının bulunmadığını vurgulayan Hakan Eyi, sadece hasat edilmesinin yeterli olduğunu anlattı.
Eyi, 1 dekardan hasat edilen 500 kilogram lavantadan 5 ila 7,5 litre yağ çıktığı bilgisini vererek, ´Şu anda İngiliz lavantası yağının litresi 100 avrodan satılıyor. 1 dekardan 6 litre aldığınız takdirde 600 avro kazanırsınız yani bugünkü parayla 5 bin lira civarında. 1 dekardan 4-5 bin lira kazanırsınız. 20 dekar arazide lavantanız varsa bir çiftçi olarak kazanacağınız para yıllık 80-100 bin lirayı bulur hatta geçebilir. Bu da hiçbir tarım ürününün bu kadar az emekle getirmesi mümkün olmayan bir rakamdır.´ ifadelerini kullandı.
Gökçeada Belediye Başkanı Ünal Çetin de yıllardır Kuzey Ege´nin en önemli turizm destinasyonlarından biri olan adanın, lavanta üretiminin yaygınlaştırılmasıyla farklı bir unvana kavuşacağını ifade etti. Adanın geçim kaynaklarının turizm ve tarım olduğunu anımsatan Çetin, tarım konusunda önemli bir adım attıklarını, üretimin sonunda hasadına şahit oldukları lavanta ile Gökçeada´nın yine bir ivme kazandığını bildirdi. Çetin, ´Bu da adamız için yeni bir unvan demek. Önümüzdeki süreçte Gökçeada´yı belki de ´lavanta adası´ olarak anacağız. Burada üretilen lavantaların yağlarını dünyanın dört bir yanına göndereceğiz. Türkiye´nin en batısında, bu güzide kara parçasında yeni bir marka yaratmış olacağız.´ değerlendirmesinde bulundu.
Gökçeada´da tarım ve turizmi beraber yürütmenin yanı sıra yerinde tüketimi destekleyen tesislerin bulunmasını istediklerini anlatan Çetin, şöyle konuştu: “Burada yapılan lavanta üretiminin artarak devam etmesini istiyoruz. Endemik ve aromatik bitkiler konusunda Gökçeada belki de önemli bir merkez olacak gelecek süreçte. Bu anlamda adayı iddialı bir noktaya ulaştırmak için yerel yönetim olarak bu tür üretimi ve üreticileri destekliyoruz. Şu anda üreticilerimizi en çok zora sokan nokta, lavanta fidelerinin yüksek fiyatı. Bunun da kısa vadede aşılacağını düşünüyorum. Bu üretim Gökçeada´nın turizmine de büyük katkı sağlayacak. İnsanların lavanta bahçelerinde fotoğraf çektirdiklerini, hasatlara katıldıklarını görüyoruz. Bu çok önemli. Uluslararası alanda kabul edilen bir ürün olması dolayısıyla tüm üreticilerin pazar problemi olmadan gelir elde edebilecekleri bir ürün olarak hepimize katkı sunacak”