Bartın´ın Ulus ilçesinde yaşayan iki üniversite mezunu 41 yaşındaki Tunç Demirkaya, 1996´da lise eğitimini tamamlayarak Çukurova Üniversitesinde işletme ve İstanbul Üniversitesinde sosyoloji eğitimi almasının ardından yaklaşık 5 yıl İstanbul´da çeşitli şirketlerde danışmanlık ve yöneticilik yaptı.
Yine 10 yıl kaldığı Almanya´da da e-ticaret şirketi kuran Demirkaya, iş hayatında, yaşamında içine sinmeyen bir şeylerin olduğunu hissetti.
Özellikle büyük şehrin gürültüsü ve insanların birbirine yabancılığına alışamayan Demirkaya, radikal bir karar alarak köyüne, doğduğu topraklara dönmeye karar verdi. Demirkaya, burada dedelerinden kalan bağ bahçelerde büyükbaş hayvanların yanı sıra tavuk, kaz, keçi gibi hayvanlar beslemeye başladı.
Dağda, tarlada keçilerinin peşindeyken elinden düşürmediği kitaplarıyla bir filmden esinlenerek ilçede yaşayanların ´Mandıra filozofu´ benzetmesi yaptığı Demirkaya, aradığı huzuru köyünde bulmanın mutluluğunu yaşıyor.
´AMACIM İNSANLARDA BİR FARKINDALIK OLUŞTURABİLMEK´
İlçeye bağlı Küllü köyü Hacı Mahallesi´nde yaşayan Demirkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üniversite öğrenimini tamamlamasının ardından İstanbul ve Almanya´daki iş yaşamında, hayatında hep bir şeylerin eksikliğini hissettiğini, yaklaşık 15 yıllık çalışma hayatının ardından 2 yıl önce doğduğu topraklara döndüğünü söyledi.
Çocukluk ve gençliğinin kitap okuyarak geçtiğini, kitapların içinde kendisine bir dünya yarattığını ve özellikle Jules Verne´nin kitaplarındaki fantastik dünyanın hep hayali olduğunu anlatan Demirkaya, şöyle devam etti:
´Şu anda da burada bu isteğime kavuşmuş hissediyorum. Hayalimdeki fantastik hayata ulaşma arzusuyla köyümdeki yaşamıma 4 tavuk besleyerek başladım. Şu anda 44 keçi, yüzlerce tavuk, kaz ve bıldırcın besliyorum. Benim buradaki asıl amacım insanlarda bir farkındalık oluşturabilmek. Bugün hangi köye giderseniz gidin insanların evlerini tahta kapaklarla kapatıp, kapıları kilitleyerek büyük şehirlere çalışmaya gittiklerini görüyoruz. Bu insanlar da cenazeden cenazeye, bayramdan bayrama buralara gelirler. Onlar artık burada yoklar. Ben de buralarda bir şeylerin yapılabileceğini göstermek istiyorum. İnsanlar inandıktan sonra 3 tavuk, 5 keçiyle başlayarak istediklerini elde edebilirler. Ben insanlara bunun olabileceğini göstermeye çalışıyorum ve bir kişiyi dahi etkileyebilirsem mutlu olacağım. Bunun peşindeyim.´
´KEÇİLERİMLE DAĞA ÇIKAR, MEŞE AĞACININ GÖLGESİNDE KİTABIMI OKURUM´
´Büyük şehirlerde sabahın erken saatlerinde kalkarak bir yarış, rekabet ve hep risk içinde yaşıyordum ve bunlar da hayatımda bir baskı unsuruydu. Şimdi köyümde kuş sesleri arasında uyanıyor, kuyu suyuyla yüzümü yıkayıp doğanın içinde kahvaltımı yaparak güne başlıyorum.´ diyen Demirkaya, gününün büyük bölümünü keçileriyle ormanları gezerek geçirdiğini ve yaz aylarında evinin bahçesinde uyuduğunu aktardı.
Demirkaya, burada kendisini en çok mutlu eden, huzur veren şeyin bir yarış içinde bulunmaması olduğunu ifade etti.
İnsanların yüz binlerce lira kredi çekerek ´teneke kutu´ diye tabir ettiği arabalara, sadece betondan ibaret evlere yatırım yapmalarını anlamadığını belirten Demirkaya, kendisinde bu kaygıların bulunmadığını, en büyük tutkusunun okumak ve kitap olduğunu söyledi.
Demirkaya, ´Keçilerimle dağa çıktığımda dahi kitabımı yanıma alırım bir meşe ağacının gölgesinde keçilerimin arasında okurum. Okumanın da en güzel hali bu.´ dedi.
´KARADENİZ´İN MANDIRA FİLOZOFU´
Kendisine ilçede ´Karadeniz´in mandıra filozofu´ denildiğini aktaran Demirkaya, ´Bu da hoşuma gidiyor. Ben insanları böyle bir yaşama davet ediyorum. Hiç korkmasınlar, endişe etmesinler, kararlarını verip adımlarını atsınlar. Ben çok mutluyum, bundan daha fazlası var mıdır, vardır ve ben oraya doğru gidiyorum.´ ifadelerini kullandı.