Adnan Oktar nasıl örgütlendi? Örgütün karanlık yapısında neler var? Adnan Oktar örgütünün 80’lerden günümüze geldiği değişim nasıl oldu? Gazeteci yazar Fuat Kozluklu, Adnan Oktar ve örgütü hakkında merak edilenleri açıkladı.
Aksam.com.tr’den Ezgi Aşık’ın sorularını yanıtlayan gazeteci yazar Fuat Kozluklu, kendisine ve müritlerine 24 ayrı suçlama yöneltilen Adnan Oktar’ın, son 25 yılda farklı soruşturmalar, suçlamalar ve açıklamalarla gündeme geldiğini vurguladı. Kozluklu, “Adnan Oktar, Kur’an-ı Kerim’le aldatmanın sıra dışı figürlerinden biridir. İcraatlarına ve ilişkilerine bakıldığında onu İslam’a kurulmuş pusunun adı olarak ifade edebiliriz.” sözlerini kullandı.
“OKTAR, İSLAM’A KURULMUŞ PUSUNUN ADIDIR”
“Kod Adı: Sapkın” kitabınızla Türkiye’de önemli çalışmaya imza attınız. Kitap içerisinde Adnan Oktar silahlı örgütüne ilişkin nasıl bilgiler yer alıyor?
Çıkar amaçlı kullanılmadıkça herkesin dinini özgürce yaşama ve gereklerini yerine getirme hakkı bulunduğu gerçeğinin altını çizerek başlamak istiyorum. Ve ne yazık ki dini inançların giderek artan şekilde çıkar amaçlı kullanılmaya başlandığı onlarca yılımız var geride. Adnan Oktar, Kur’an-ı Kerim’le aldatmanın sıra dışı figürlerinden biridir. İcraatlarına ve ilişkilerine bakıldığında onu İslam’a kurulmuş pusunun adı olarak ifade edebiliriz.
Kopernik Kitap sayesinde yayınlama imkânı bulduğum kitapta 1980’lerin başından bu yana dinî inanç ve duyguları istismar ederek benzerine Türkiye’de hiç rastlanmadık bir örgütün karanlık yüzü yer alıyor. Kitabı basmaya talip olan yayınevlerinden biri sansür istedi. İkisi de basmaktan korktu. Kopernik Kitap Genel Yayın Yönetmeni Abdülkadir Özkan ise telefon görüşmemizde içeriğinden söz ettikten iki dakika sonra tereddütsüz ifadeyle “Hemen gelin hazırlanalım, biz basarız” dedi. Müteşekkirim kendisine.
ÖRGÜTÜN 35 YILI AŞKIN SERÜVENİNİ MERCEK ALTINA ALIYOR
Örgütün elebaşı Adnan Oktar, İslâm’ın temel değerlerini yozlaştırması ve bu yolda sapkın bir “tarikat” kurarak örgütlü faaliyet göstermesi ile uzun yıllar boyunca Türkiye kamuoyunda tanınmış bir figür. Adnan Oktar ve bağlılarının iç yüzünü, bugüne değin yayınlanmamış belgelerle ortaya koydum. Bir diğer ifadeyle örgütün 1980’lerin başından günümüze uzanan 35 yılı aşkın serüveninin karanlık faaliyetlerini ifşa etmeye çalıştım. Görünenin aksine kirli amaçlarını ve varmak istediği hedefleri analiz etmeye çalıştım.
Kod Adı: SAPKIN’ın en önemli özelliği, orijinal bir içeriğe sahip olması. Kitaba bu orijinalliği sağlayan nitelik de benim, Adnan Oktar’ın örgütlenmeye başladığı ilk yıllarda, “mürit” kılığına girerek örgütü “içeriden” takip etmemdir. Bu örgütün karanlık sırlarına henüz o yıllarda vakıf olmaya başladığımı da anlatıyorum. Kitabın omurgasını oluşturan olaylar örgüsünün önemli bir bölümünü “mürit” kılığında bir gazeteci olarak içeriden takip ettim.
“ADNAN OKTAR OLUŞUMUNUN TEHLİKESİNİ YAZAN İLK GAZETECİ OLDUM”
Bu yakın fikri takibimin sonucunda, Türk medyasında Adnan Oktar oluşumunu ve tehlikesini, 1980’li yıllardan itibaren ilk yazan gazeteci oldum. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandığı 80’li yıllarda Adnan Oktar’ı mahkeme safhasında da mercek altına aldım. Kitabının önemli bir bölümünü yargı süreçlerine ayırdım. Kitapta müridi olarak içlerine sızdığım dönemde Adnan Oktar’la olan fotoğraflarım da yer alıyor.
“ÖRGÜT, KAPALI BİR KÜLT SİSTEM İÇİNDE YAŞAYAN İNSANLARDAN OLUŞUYOR”
Adnan Oktar’ın örgütlenmeye başladığı yıllarda gazeteci olarak örgüte mürit olarak girdiniz ve örgütün çalışmalarını yakından takip ettiniz. Peki, Adnan Oktar ve çevresi nasıl örgütlendi?
Adnan Oktar örgütünün üyeleri, Oktar’a bağlılık üzerinden bir araya gelmiş ve kapalı bir kült sistem içinde yaşayan insanlardan oluşuyor. Bu kişilerin dışarıdan evlenmelerine izin verilmiyor, evlilik yapılırsa grup içinde yapılıyor. Dışarıdan evlenmiş olanlardan boşanmaları isteniyor. Yoğun cinsel istismarın yaşandığının belirtildiği grup içinde birçok kadının Oktar ile dini nikâh kıydıkları da biliniyor. Kamuoyunun gözü önündeki erkeklerin yakışıklı, kadınların güzel olması; şık giyimli ve bakımlı olmalarına dikkat ediliyor.
“KENDİSİNİ MEHDİ OLARAK TASVİR EDİYORDU”
Adnan Oktar’ın örgütlenmeye başladığı dönemlerde Ortaköy’deki evinde sohbetlerine katılıp kayıt altına aldınız. Sohbetlerde en çok hangi konular üzerinde duruyorlardı? Bir gazeteci olarak hangi noktalar dikkatinizi çekti?
Referansı Nurcuların lideri Said-i Nursi idi. Ona yaptığı atıfla, “Sanat, marifet ve ittifakla karşı mücadele vereceğiz, ateizme karşı” diyordu. Sürekli Atatürk’ü aşağılayan konuşmalar yapıyordu. Aşağılayıcı, kötüleyici, örneğin Şaşı Kemal, Beton Mustafa, Deccal gibi ifadeler kullanıyordu. Atatürkçülüğe ve laikliğe aykırı sohbetler yapardı.
Adnan Oktar “Yahudilik, Masonluk, Mehdilik, Mesihlik, Darwinizm, Evrim Teorisi” gibi herkesin bilmediği ve fakat insanlık tarihi boyunca hep üzerine düşünülüp tartışılan konular üzerinde varsayımlar üretiyordu. Çok ateşli bir Yahudi düşmanıydı. Sonra bu konuda çeşitli kitaplar yayınlamaya başladı. Antimasonik, antisemitik kitaplar ve antimateryalist broşürler hazırlatıp, bunlarla da gençliği ağına düşürdü. Kendisini mehdi olarak tasvir ediyor ama kamuoyu önüne çıktığı her platformda “Ben Mehdi değilim” diyordu.
Darwinizm ile ilgili kitaplar dağıtıyorlardı ben aralarına girdiğimde. Bize bol bol bu temelde tebliğ yapmamızı ama kimseyi ürkütmemizi tembihliyordu. Masonların iç yüzüne dair anlatımlar vardı yoğun olarak. Her mürit güvenilir bulduğu, mutlaka zengin aile çocuğu ve de yakışıklı diye tanımlanan bir başka arkadaşını gruba getirmekle yükümlüydü. Zengin delikanlılar da güzel ve zengin sınıftan kızları ayartmakla sorumluydu.
Haberin devamı: https://buff.ly/2nyxbRj