Tarihin akademik ve halka dönük tarafı var. Bu yüzden diğer bilimler gibi değil. Toplumlarda süreklilik esastır, beşeri bir konu inceliyorsanız, sürekliliği esas almanız gerekir. Kitabın genel gayesi buydu. Şu anda yaşadığımız her hadisenin, tarihten bugüne gelen bir akışı var. Türkiye’nin içeride ve dışarıda karşılaştığı her sorunun, tarihte bir karşılığı olduğunu göstermeye çalıştım.
Kitaptaki yer alan “Suriye Türkiye’nin ne yanına düşer” bölümünde, Suriye’de teröre karşı yürütülen operasyonların haklılığına dikkat çektim. TBMM’de yer alan resmi kayıtlardan Türk halkının her zaman mazlum ve mağdurun yanında olduğunu gösterdim. Uzak tarihimize baktığımızda bunların pek çok örneği var.
Bir tarihçi ben su katılmamış objektifim diyorsa, bunu çok doğru bulmamak lazım. Çünkü tarih, beşeridir, fizik gibi nesnel veya objektif değildir. Kitabımda bu konuya özellikle değinerek, tarihin birden fazla sonucu olduğunu göstermeye çalıştım.
TARİHİMİZDEKİ KÜLTÜREL YANLIŞLIKLARKitabınızda sosyal medyada yer alan olayların tarihsel bir geçmişi olduğuna dikkat çekiyorsunuz, bu başlığı biraz konuşmak isterim?Geçmişte sosyal medya araçlarının olmadığını biliyoruz fakat iletişim araçları çok dar alanda bile politik hamleler için kullanıldı. Bunu örnekleme yaparak ele alabiliriz. II. Meşrutiyet döneminde Sultan II. Abdülhamid’e karşı olanlar telgrafı çok etkin şekilde kullandı.
Çok az bir kuvvetle, çok büyük algı operasyonu yürüttüler. Algı operasyonlarının yakın tarihimizde de gerçekleştirildiğini gösterdim. Okuyucular kitapta sadece politik olayları değil, bugüne dair örneklerini bulabileceği kültürel tarihimizdeki yanlışlıkların da izini sürebilir.
ÇİN DÜNYADAKİ SALGINLARIN ÇIKIŞ YERİPeki, dünyada ortaya çıkan salgınlarla koronavirüs arasında bir bağ kuruyor musunuz? Medya salgını sizce bir savaş aracına döndürmedi mi?Dünyayı tutan büyük salgınlar hep Çin’de başladı. Yine çok enteresan Avrupa’yı vuran salgınlarda İtalya’da başlamıştır. Büyük veba salgını, İtalya’nın Messina limanından tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Hastalıklar zamanla değişir, eskiye göre hem artımız hem de dezavantajımız var. O dönemde iletişim ve ulaşım araçları az olduğu için toplumda korku daha az yayılıyordu. Bugün hem kendimiz panik halindeyiz hem de yetkililer dışında açıklama yapanlar korkunun artmasına yol açtı.
Modern insanın avantajları ve bilinç düzeyi daha gelişti. Tedbirleri çok daha hızlı şekilde koyabiliyoruz. Veyahut hemen müdahale edebiliyoruz. Kitlesel ölümler başladıktan sonra toplumlarda moral çöküşü meydana geliyor. Bu noktada da her toplum kendi kültürüne göre tepki veriyor.
Bu başlığı biraz açabilir misiniz?Orta Çağ’da hastalığı korkutmak için karga kuş maskesi giyilmiş, tütsü yakılmıştır. Hastalığın kedilerden geldiği düşünerek kitlesel kedi katliamları yaptılar, bu da veba virüsünü taşıyan farelerin artmasına sebep oldu. Mesela rakipler tarafından Batı’da yanlış bir düşünce yayılmış, hastalığın gözeneklerden geldiğini düşünerek yıkanmamışlar…
Tarihin belli dönemlerinde veba salgını olmuştur; 1889 Rus gribi, İspanyol gribi, 1950’lerde Asya gibi… Mesela İspanyol gribinde yaklaşık 100 milyona yakın insan hayatını kaybetmiştir. Bugüne baktığımızda hem bilinçlendirme oranın yüksek olması, beslenme oranın büyük ölçüde iyi olması, insanların sosyal medya araçlarıyla bilinçlenmesi, hijyen imkanlarının artmış olmasıyla, insanlık bunu en az düzeyde atlatacaktır. Virüs ve bakterilerin adı değişse de insanlık salgınlarla her zaman uğraşacaktır, bu insanlığın kaderidir.