Emlak sektörü, turizm acentesi, gece kulübü işletmeciliği, etkinlik yönetimi gibi birçok farklı alanda çalıştıktan sonra, istediği yaşam tarzının bu alanlarda olmadığını anlayan Derya Özyuvalı, yeni bir maceraya atıldı. 5 yıl önce sırt çantasına sığdırdığı mutfak gereçleriyle dünyayı dolaşmaya karar veren genç adam, keyifli hayatının perde arkasını Akşam TV’ye anlattı…
Bu macera nasıl başladı?
Benim hikâyem birçok şeyi deneyimlemiş bir adamın hikâyesi aslında. 18 yaşında turizm işi yaparken, iş turizm şirketi olmaya gitti. O zaman çok etkinlik yapıyorduk. Herkesi tanıyor oldum. Kısa bir aralıktan sonra restoran sahibi oldum. Artık bir noktadan sonra sosyalleşmekten sıkıldım, uzaklaşmak istedim. Gittim bir çiftlik kurdum. Bursa Karacabey’de.
Peki, bu işleri bırakıp yurt dışına açılmaya, uluslararası lezzetler yapmaya nasıl karar verdin?
Bir sabah uyanıp da, “Ben dünyayı gezmek istiyorum, yemek yapacağım” demekle olmadı tabii ki. İlk olarak evimde yemek yapıp turistleri ağırlamaya başladım. İstanbul’a gelen turistler bir Türk’ün evinde yaptığı yemekleri merak edip benim evime konuk olup masama oturup yemek yiyorlardı.
Bir ücret karşılığında mı?
Aynen. Böyle bir konsept var dünyada zaten artık. Onu yaparken şunu sorguladım, acaba restoran açmak yerine gezerken bu iş yapılabilir mi? Ne yapabilirim dedim kendi kendime. Sonra birkaç deneme yaptım. Önce Moskova’ya gittim. Belgrad’da denedim. Tura çıktım. Belgrad, Prag, Budapeşte’ye gittim. Derken bir baktım, sosyal medyayı iyi kullanıyor olmakla birlikte her açtığım event’te biletler tükenir hale geldi. Sonradan anladım ki bu iş olabilir. Benim hayatım, seyahat ederek hayatımı kazanacağım modele dönebilir.
Kaç ülkeyi dolaşıp kaç mutfağa girdin?
5.5 yılda 47 ülkede 300’e yakın yemek yaptım. Eşittir 3 binden fazla misafir.
Seyahat ettiğin ülkeler arasında en çok ilgini çeken yer neresiydi?
Gastronomi ile ilgileniyor olmamdan sonra hep böyle Japon mutfağına kültürüne enteresan bir ilgim vardı. Japonya’ya gidince bu iş benim en üst noktam olacak derdim. Gittiğimde gerçekten etkilendim. Japonya çok enteresan bir yer, özellikle Tokyo. Yemek yapım teknikleri, mükemmeliyetçilikleri, kullandıkları malzemeler… Bununla beraber Tayvan’da Taipei’ye hiç beklentisiz gittim. Her oturduğum yerden, her tattığım yemekten ayrı bir keyif aldım.
Sokak lezzetlerinden bahsetmiştin...
Aynen, Asya’da zaten genel olarak sokak lezzetleri çok iyi. Bazıları hijyenik bulmaz. Lezzetini sevmez. Bazı şeyleri okursun. Ben bunların hiç birini yapmadan gittim ve inanılmaz memnum kaldım. Avrupa için konuşacak olursak, gerçekten gastronominin başkenti İspanya’da bulunan San Sebastian. Orası, “yemek yemeyi seviyorum” diyen herkesin gitmesi gereken bir yer.
Asya mutfağı mı Avrupa mutfağı mı?
Bu çok zor bir soru. Arada çok fark var. Lezzetlerin uyumu, baharatlar vs. dersen tabii ki Asya mutfağı.
Birini seçmen gerekirse?
Bulamıyorum. Şimdi bütün dünya Asya mutfağından çok etkileniyor. Bence de iyi oluyor. Çeşitliliğimiz arttı. İnsanların damak tadı gelişiyor, böylece benim işime geliyor. Yaptığım işe çok büyük katkısı var.
Bir Foodie Backpacker yemeği nasıl oluyor?
Yemek pişirme turu olarak ben bunu sosyal medyada duyuruyorum, önümüzdeki iki ay içinde şu ülkelerde olacağım diye. Bunun kararını verip anons ediyorum. Sonrasında da talepleri topluyorum. Sonra talepler geldiğinde bütün bilgileri (kaç kişi olacağı, ne tarz yemek yapılacağı, fiyatı vs.) konuşup anlaştıktan sonra uçak biletini alıyorum ve bu tura başlıyorum. İki ayrı tur olacaksa 20-25 tane yemeğim oluyor. Şehrin yerel bir pazarına gidiyorum. Sırt çantama alacaklarımı alıyorum.
Benim onlara sorduğum 2 soru var: Vegan olup olmadıkları ve bir gıdaya alerjileri olup olmadığı. Pazara gidiyorum, alışverişimi yapıyorum, eve gidip kapıyı çalıyorum. Mutfağa girip yemeği yapmaya başlıyorum. Sonrasında misafirler yavaş yavaş geliyor ve onlarla oturup yemeğimi yiyorum.
Ne sıklıkla İstanbul’a geliyorsun? İstanbul’da neler yapıyorsun?
İstanbul’a çok sık gelemiyorum. Pop art yemekler yapıyorum. Bir de son dönemde bir mekanda yemekler yapmaya başladım.
Rezervasyon yapıp geliyorlar. Dolayısıyla çok keyifli o insanların birbiriyle konuşup tanışıyor olması. Ben bunu evde de yapıyorken zaten en sevdiğim şey oydu. Farklı milletlerden, farklı insanların gelip oradan arkadaş olarak çıkmaları sosyal medyada birbirlerini bulmaları… Sadece yemek yemek değil artık, sosyal hayatın çok büyük bir unsuru.