Yaklaşık 15 yıldır Türkiye´deki su altı projelerinde çalıştığını ifade eden Bezdan, çalışmalara, hem karadaki kültür mirası çalışmaları alanında hem de açık denizde devam ettiklerini söyledi.
Arkeoloji eğitimlerine de devam ettiklerini aktaran Bezdan, ´Türkiye´de Kültür ve Turizm Bakanlığı´nın izni dahilinde gerçekleştirilen kazılarda bir usta-çırak ilişkisi içerisinde hem Türk hem de yabancı meslektaşlarımıza tecrübelerimizi ve bilgileri aktarıyoruz.´ dedi.
Su altında yapılan çalışmaların zorluğuna işaret eden Bezdan, ´Çalışmalar alan çalışması, gemi boyutları ve kazı derinliği gibi durumlara göre değişkenlik gösterebilir ama bilimsel çalışmalar için şöyle bir matematik hesabı yapabiliriz; suyun altında çalıştığımız her 3 ay için karada, kütüphanede, müzede 3 yıla tekabül eden bir çalışma süresi var.´ diye konuştu.
- ´Su altı arkeolojisi eşittir Türkiye diyebiliriz´
Mehmet Bezdan, arkeolojinin bir alt disiplini olarak 1958´de filizlenen ve 1960´larda doğan su altı arkeolojisinin tüm dünyada kuruluş yeri olarak Türkiye´nin kabul edildiğini belirterek, ´Su altı arkeolojisini Türkiyesiz anlatmak çok da doğru olmaz. Bu tam olarak, Türkiye´nin alanda su altı arkeolojisine ev sahipliği yapması sonucunda neticelenen ve 1960´ta dünyanın ilk bilimsel su altı kazısının bizim karasularımızda gerçekleştiği bir disiplin. Dolayısıyla su altı arkeolojisi eşittir Türkiye diyebiliriz.´ ifadelerini kullandı.
Avrupa´dan ve dünyadan önemli bilim insanlarının 1982´de Türkiye´ye gelerek Bodrum´da Avrupa Konseyi çalışmasında su altı arkeolojisi üzerine eğitim aldığını hatırlatan Bezdan, bu eğitimi alanların, ülkelerine döndüklerinde kendi ülkesinde su altı arkeolojisinin öncüsü ya da artık ikinci, üçüncü jenerasyonları eğiten ´hocaların hocası´ konumuna geldiğini anlattı.
Bezdan, ´Dolayısıyla hem batıklarımız (gemi enkazı) hem batıklarımızın kazılması ve bunların müzelerde sergilenmesi hem de dünyada su altı arkeolojisinin eğitimi anlamındaki en önemli ülkenin Türkiye olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.´ dedi.
- ´Bugünlerde dünyanın en eski batığı bu karasularda kazılıyor´
Dünyanın bilinen en eski batığının bugünlerde Anadolu kıyılarında kazıldığını anımsatan Bezdan, şunları söyledi:
´Antalya Arkeoloji Müzesi Başkanlığı´nda, Doç. Dr. Hakan Öniz koordinatörlüğünde ve dünyaca ünlü Prof. Dr. Cemal Pulak´ın katılımıyla yürütülen bir kazı. Bu aslında Türkiye için bir ilk değil çünkü 1960 yılında Antalya Körfezi´nin batısında Gelidonya Batığı, dünyanın o gün için bilinen en eski batığıydı. Dünyanın da ilk bilimsel su altı arkeolojisi kazısı olarak kayıtlara geçti. Ardından 1984 yılında yine kıyılarımızda keşfedilen Uluburun Batığı, dünyanın en eski batığı olarak tarih kayıtlarına geçti. 3 bin 300 yıl öncesine tarihleniyordu ve tüm dünyadaki tarih yazımında çok önemli bir yere sahip oldu.
Yaklaşık 2 yıl önce keşfedilen yeni batıkla beraber dünyanın en eski batığı yeniden karasularımızda kazılıyor, bilimsel araştırması yapılıyor. Dünyanın eski batıklarının yanı sıra su altı arkeolojisinin hemen her dönemine ait batıkları da kıyılarımızda bulduğumuzu söyleyebiliriz. Bunlar çok uzun süreli çalışmalar... Örnek vermek gerekirse, 1984 yılında başlayan Uluburun Batığı çalışmaları 11 kazı sezonu boyunca devam etmişti.´
- ´Su altı arkeolojisi kültür turizmine de katkı sağlıyor´
Mehmet Bezdan, su altı arkeolojisinin kültür turizmine de katkı sağladığını ifade ederek, dünyanın pek çok noktasında artık kültür turizmi denilen bir olgunun başladığını, insanların, kültür turizmi kapsamında artık önemli müzelere, önemli antik kentlere, önemli festivallere ilgi gösterdiğini, tatil ve seyahat programlarını bunlara göre planladığını söyledi.
Bezdan, devamla şunları kaydetti:
´Dolayısıyla bu programlar çerçevesinde harcama yapıyorlar. Bu aşamada tabii ki Türkiye´nin kültür turizminde su altı arkeolojisinin çok önemli bir payı var. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi´nin çok önemli payı var. İstanbul´da da çok önemli iki müzenin varlığını pek çok insan biliyordur. Bir tanesi Rahmi M. Koç Müzesi, diğeri de Beşiktaş´taki Deniz Kuvvetleri´ne ait olan Deniz Müzesi. Her ikisinde de özel eserler var ve ciddi sayıda ziyaretçiye ev sahipliği yapıyorlar. Bu iki müze, kültür turizminin İstanbul´daki önemli noktaları. Aynı zamanda Yenikapı´da kazılan yaklaşık 37 adet batığın gelecek birkaç yıl içerisinde nihayete kavuşacağı müzeyle beraber zannediyorum ki orada çok önemli bir alan oluşturulacak ve İstanbul, dolayısıyla Türkiye için yeni bir turizm noktası eklenecek.´
- ´Derinlerdeki Portreler kitabı, üstümüze düşen bir görevdi´
Su Altı Arkeolojisi Uzmanı Arkeolog Bezdan, su altı arkeolojisinin tarihini 20 önemli söyleşiyle ele aldığı ve Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı´nın (TINA) yayını olan ´Derinlerdeki Portreler´ kitabına da değindi.
´Derinlerdeki Portreler, su altı arkeolojisinin sözlü tarihidir´ diyen Bezdan, şöyle devam etti:
´Bu üstümüze düşen bir görevdi çünkü Türk karasularında başlayan, Türk karasularında gelişen, bilimsel temelleri burada atılan ve daha sonra tüm dünyanın buradaki temeller ışığında geliştirdiği su altı arkeolojisinin sözlü tarihini bizim sularımıza ait bir hikaye... Dünyada su altı arkeolojisine emek veren kişileri, bilimsel araştırmasını gerçekleştiren bilim insanlarını, kazıları suyun onlarca metre altında görüntüleyen fotoğrafçıları, buldukları eserlerin suyun altındaki yerlerini bilim insanlarıyla paylaşan süngercileri ki, tarihe ve ülkelerine saygıları sonsuz şekilde bunu gerçekleştirmişler, çalışmalardan çıkan eserleri müzede sergileyen müzecileri ve arkeolojik çalışmaları finansal olarak destekleyen kişileri, maddi ve manevi destekçileri hepsini bir kitapta toplamaya çalıştık.´
- ´Kitabımız, dünyanın en önemli müze ve kütüphanelerinde kabul gördü´
Mehmet Bezdan, yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucu ortaya çıkan kitabın dünyanın en önemli müze ve kütüphanelerinde kabul gördüğünü ifade ederek, ´Şimdiye dek ABD Kongre Kütüphanesi, Smithsonian Institution Libraries, Princeton, Harvard, Stanford, Columbia, Cornell, Michigan, California Chicago, Sorbonne Üniversiteleri, Boston Public ve Louvre Müzesi Kütüphanesi´ne kabul edildi. Su altı arkeolojisine Türkiye´de en çok destek veren Mustafa Vehbi Koç´un vefatından önce yapılan son söyleşilerinden biri de bu kitapla birlikte verilen belgeselde okurlara ulaşıyor.´ dedi.
Kitaptaki söyleşileri yüz yüze uzun saatler ve günler sonucunda gerçekleştirdiğini aktaran Bezdan, sözlerini şöyle tamamladı:
´Bu 3 yılda ABD´den Türkiye´ye, İstanbul´dan Bodrum´a farklı ülkelerde, farklı şehirlerde uzun süren çalışmalar sonucunda kitap yayımlandı. Bu kitap ve belgesel projesi, Türkiye Su Altı Arkeolojisi Vakfı´nın bir yayını. 20´nci yılını kutlayan vakıf, Türkiye´deki su altı arkeolojik çalışmalarını destekleyen, bu çalışmaların gelişmesini sağlayan en önemli kurum. Rahmetli Mustafa Vehbi Koç´un kurucuları arasında olduğu vakıf, Türkiye´nin su altı arkeolojisindeki önemini vurguluyor ve burada yapılan çalışmaların çok daha sağlıklı düzeyde yapılmasına katkı sağlamayı amaçlıyor.´