Suikast, siyasi cinayet kelimeleri ne zaman dolaşıma sokulsa Türkiye'nin diken üstünde olduğu anlar akla gelir. Zira hafızalarda o acı olaylar tüm tazeliğiyle yerini korumaktadır.
Başbakan Nihat Erim suikastı, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vurulması ilk akla gelenler arasındadır.
Türkiye'yi karanlık dönemlere sürüklemek isteyenler sık sık siyasi cinayetler işledi. Gerçeklerin peşinde koşan gazeteciler hedef alındı. Sağ-sol olaylarının en kanlı şekilde sürdüğü dönemlerde, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi suikastı.
12 Eylül darbesi için zemin hazırlayanların döşediği kanlı taşlardan oldu.
12 Eylül darbesi sonrası da siyasi suikastlar Türkiye gündemindeydi. Terör örgütü PKK'ya silah sevkiyatlarını araştıran gazeteci Uğur Mumcu'nun aracına bomba yerleştirilmesi.
Alman vakıflarını ve Türkiye'deki istihbarat saldırılarını araştıran Tarihçi Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi ilk akla gelen saldırılardan bazıları.
90'lı yıllar yargısız infazlar, faili meçhuller ve siyasi suikastlarla geçti. Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyenler terör vesayeti ve cinayetlerle planlarını işletti.
AK Parti dönemindeyse ilk akla gelen iki büyük suikast vardı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in katledilmesi tüm dünyada yankı buldu. FETÖ'nün ilk kurşunu diye iddianameye giren suikast Türkiye'yi eski karanlık günlerine sürüklemek isteyenlerin planlarından biriydi.
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un hem de kameralar önünde öldürülmesi de yine FETÖ suikastının bir parçasıydı. 2016 yılı FETÖ'cü darbe girişimi için zincirleme kanlı saldırılar dönemi oldu. Bir yandan FETÖ diğer yandan terör örgütü PKK ve DEAŞ kanlı terör saldırıları yapıyordu. TRT'yi işgal eden Fetullahçı teröristlerin okuduğu bildirideki ülkedeki kaos ortamını sona erdirmek için ifadesi, 12 eylül darbesiyle birebir aynıydı.
12 Eylül'de ABD'nin "Bizim çocuklar başardı" diye istihbarat raporlarına yazdığı darbeye giden kanlı süreç 15 Temmuz'da FETÖ'nün çocukları eliyle tekrar gerçekleştirilmek istendi. Ancak bu kez halk tankları elleriyle durdurdu.
FETÖ'nün siyasi cinayetleri de tek tek aydınlatıldı. Arkasındaki isimler yargı karşısına çıkarıldı. Yeni güvenlik konsepti ile artık FETÖ, PKK/YPG ya da DEAŞ ülke içinde hareket edemez hale getirildi.
Şimdi ilginç bir bilgi daha paylaşalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çok tartışılan "siyasi suikastlar bekliyorum" ifadesi aslında ilk değil.
Kılıçdaroğlu, 2016 yılında FETÖ'cü darbeden 4 ay önce tam da şu ifadeyi kullanıyor. "İktidar, yani adalet ve kalkınma partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dâhil her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda."
Millet İttifakı'nın bir başka ortağı olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Başkan Erdoğan'ı Netanyahu'ya benzettiği konuşmasını da unutmamak gerekiyor.
Kaset kumpasıyla CHP'nin başına gelen, 15 Temmuz FETÖ'cü darbeyi kahve keyfi yaparak izleyen, Kılıçdaroğlu bir kez daha "Türkiye'de siyasi cinayetler işlenebilir" söylemini gündeme sokuyor. "Dostlarımızla iktidar olacağız" söylemlerinin tesadüf olmadığı görülüyor.
2023'e giderken Türkiye yine zorlu bir sınavdan geçiyor. Türkiye'nin eski karanlık günlerini özleyenlerin, siyasi cinayetlerden medet umanların unutmaması gerekense artık eski Türkiye yok ve millet bu senaryoları artık ezbere biliyor.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in paylaştığı son mesaj da bu duruma dikkat çekiyor. Çelik, mesajında, cumhurbaşkanımızın önderlik ettiği güçlü siyaset sayesinde hükümetlerimiz döneminde Türkiye'de siyasi cinayetlere ve faili meçhullere son verilmiştir. Böylece siyasetin vesayet odaklarınca sistematik şekilde manipüle edildiği devir kapanmıştır." ifadesini kullanıyor.