Kemal Kılıçdaroğlu tabanını konsolide etmek için iktidar olacaklarına ilişkin kesin ifadeler kullanıyor. Son grup toplantısında da bu atmosfer vardı. Ancak bu kez devr-i sabık peşinde olacaklarına ilişkin işaretler verdi.
Cumhur İttifakı'nın adayı belli ama henüz karşısında bir muhatap yok. Kılıçdaroğlu da mış gibi yapıyor ama açıkça ben adayım diyemiyor. Buna rağmen seçimi kazanmış gibi senaryolar yazıyor
Son konuşmasını yine öyle yaptı. Ama bu kez bir adım da attı. Devr-i sabık peşinde olacağına dair sinyaller verdi.
Kılıçdaroğlu'nun hırsızlık isnadını bir bahane olarak kullanmayacağının hiç bir güvencesi yok. Kendi kadrolarına yer açmak için önceki döneme ilişkin bir operasyona kılıf arıyor da olabilir. Zira biz bir benzerini 2019 seçimlerinden sonra büyükşehir belediyelerinde gördük.
Burası FETÖ'nün hırsızlık iddiasını kullanarak ülkeyi yargı darbesiyle ele geçirmeye çalıştığı bir ülke vatandaşın bu gibi söylemlere şüpheyle yaklaşması çok doğal.
Vatandaşın, muhalefetteyken yargı organlarını tehdit etmeye başlayan bir siyasetçinin yarın bir gün iktidara geldiğinde neler yapabileceğine ilişkin endişe duyması da doğal olmalı.
Millet İttifakı'nın iktidar olduğu olasılıkta devr-i sabık peşinde koşacağına yönelik başka ipuçları da var. Örneğin 30 ağustos zafer bayramında yaşananlar vals gösterisi ak parti dönemindeki kutlamalara nazire yapıyordu adeta
Meral Akşener'in AK Partilileri Haçlıya ve Bizans'a benzetmesi de aynı gecede yaşandı. Peki ya Edremit'in kurtuluş yıl dönümünde sahneye konan bu görüntüler müsebbibi CHP'li bir belediye başkanıydı. Genel Merkez parti disiplini süreçlerinin hiç birini başlatmadı.
İşte tüm bunlar Kılıçdaroğlu CHP'sinin iktidar olması halinde rövanşist bir politika izleyeceğine ilişkin sinyallerden sadece bazıları.