Güç savaşlarının durmak bilmediği Dünya denkleminde Türkiye'nin nerede durduğu ya da nereye yöneldiği tartışılıyor.
Dünya Türkiye’yi konuşuyor.
Konu her ne olursa olsun bir yerinde mutlaka Türkiye var.
Peki, Türkiye küresel denklemin neresinde?
Doğu’da mı Batı’da mı?
Cep Belgesel’de bu kez “Türkiye Ekseni” var...
Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin'e göre Türkiye ile ilgili eksen tartışmaları Başkan Erdoğan'ın Davos'taki "One Minute" çıkışı ile başladı ve mesele "tam bağımsızlık mücadelesinin" bir yansıması.
Milli Mücadele'den bu yana Türkiye'nin ilk kez tam bağımsızlık hedefini gerçekleştirmek üzere olduğunu belirten Bilgin'in tezine göre Türkiye tek taraflı bağımlı ilişkilerin kırıldığı daha bağımsız bir yere doğru gidiyor ve bunda Başkan Erdoğan'ın liderliğinin büyük payı var.
Peki Türkiye bir köprü ülkemiydi ve bu özelliğini kaybediyor mu?
Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu'nun buna itirazı var ve "Türkiye, Doğu ile Batı arasında köprü filan değil ve hiçbir zaman da olmadı" diyor.
"Köprü" tanımlamasına itirazını da "üzerinden gelip geçilen yer değiliz" diye izah ediyor.
Doğu'da değiliz, Batı'da değiliz aralarında köprü de değiliz, iyi de o zaman biz neyiz?
Prof. Hacısalihoğlu "merkeziz" yanıtını veriyor bu soruya... Olan biteni ise "Türkiye geçmişteki asimetrik ilişkilerini simetrik hale getiriyor herkes saygı duyacak" sözleriyle tanımlıyor.
Prof. Dr. Murat Ferman da "merkez ülke" yaklaşımını benimsiyor. Edilgenlikten, kendisine nerede duracağı, nasıl hareket edeceği kodları ve parametreleri ile tarif edilen bir ülke olmaktan kurtuluyor Türkiye... Prof. Ferman eksen tartışmalarını "merkez biziz etraf bize göre tanımlanır" yanıtıyla karşılıyor.
Türkiye Dünya'ya nereden bakıyor?
Doç.Dr. Hüseyin Alptekin bu soruya "Türkiye'den" yanıtını veriyor, "Batı karşıtı değiliz ama Batıcı da değiliz, Asyacı da değiliz" diye ekliyor. Doç. Dr. Alptekin süreci "vakum" teorisi ile izah ediyor. Yani Türkiye, içeride bağımsızlığa önem veren bir siyasi irade var ve aynı zamanda dışarıda da ABD merkezli tek kutuplu Dünya'dan çok kutuplu Dünya'ya geçiş süreci yaşanıyor böylelikle bu iki durumun kesişmesi sonucu oluşan "yapısal vakum" Türkiye'yi Dünya'ya Türkiye'den bakabilen bir pozisyona taşıyor.
Dünya'daki değişime Doç. Dr. Ece Baban da dikkat çekiyor.
Ona göre, Dünya düzeni yeni güçler ve dengelerle aslında daha fazla aktörün yer aldığı, daha fazla kutuplu bir yere doğru evriliyor, Türkiye de bir bölgesel aktör olarak coğrafyasında daha etkili bir konuma yükseliyor.
Eksen değiştirme tartışmalarına Prof. Dr. Recep Bozdoğan'ın itirazı var, "Eksen değişikliği değil eksen oturtma" tarifiyle itirazını seslendiriyor. "Biz Türkiye olarak ABD'nin, Rusya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın kuyruğuna takılamayız. Ama bu ülkelerle karşılıklı iyi niyete dayalı kazan-kazan anlayışı üzerine oturan stratejik işbirlikleri ilişkileri geliştirebiliriz" diyen Prof. Bozdoğan'a göre Türkiye'nin yaptığı bundan ibaret.
Prof. Dr. Kerem Alkin değişimin 3 temel dinamiğine dikkat çekiyor: Dijitalleşme, enerji ve savunma...
Türkiye bu 3 temel alanda Avrasya'nın kaderini etkileyebilecek adımlar atıyor böylelikle kendi eksenini değil Dünya siyasetindeki tartışmaların ve bulunduğu coğrafyanın eksenini değiştiren bir ülke konumuna geliyor. Türkiye bir zamanlar Atlantik İttifakı'ndan enerji, savunma ve bilgi gücü için teknoloji almak zorundaydı. Ama artık bu bağımlılık Türkiye'nin yerli ve milli teknolojisini üretebilmesi hatta bunları ihraç edebilmesi nedeniyle ortadan kalkıyor. Karadeniz'deki Sakarya Havzası'nda keşfedilen doğalgaz ise Türkiye'nin Dünya'daki tüm dengeleri değiştirebilecek bir partner olacağını göstermesi açısından önemli.
Siyaset Bilimci- Sosyolog Dr. Oğuzhan Bilgin, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Fenerbahçe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ece Baban, Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman, SETA’dan Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Recep Bozdoğan ve Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin’in söylediklerinden anladığımıza göre
Bir yere gittiğimiz yok... Eksen aradığımız da...
Hep olduğumuz yerdeyiz ve bu kez kendi gücümüzle ayakta kalmak istiyoruz.
Birilerinin yön tayin etme çabaları da artık sonuç vermiyor.
Türkiye kendi eksenini çiziyor.
Yani şiirdeki gibi…
Gelen gelsin çizgimize…