İki farklı kazanması gereken maçın ilk yarısını, Galatasaray rakip kaleye isabetli şut atamadan kapattı. Daha doğrusu Benfi ca bunu yapmasına fırsat vermedi. Neden? Çünkü hızımız yetmiyor. Kulüp yöneticileri kendi ligimizde didişmekten oyunun ne kadar hızlandığını unuttu. Hız dediğimizde sadece hücumu anlıyoruz. Oysa savunmada hızlı olmak diye de bir şey var. Elbette bir de hızlı düşünüp, en doğru seçeneği uygulamak. Avrupa kulüplerinin vasat üstü takımlarına bakın, hepsinin hızlarının yüksek olduğunu göreceksiniz. Her şeyin transferle hallolacağını sanıyoruz. Oysa oraya gelene kadar yaptığımız öyle hatalar var ki, transferi iyi yapsak bile etkisi uçup gidiyor. Son dönemde herkesin dilinde moda bir kelime “Algı”. Algı ile iyi futbol oynanacağına inanan veya algı ile iyi oynayan bir takımı kötü oynuyormuş gibi gösterildiğini düşünen ciddi bir kitle var. Oysa asıl algıyı kötü futbollarını örtmek isteyenler, böyle düşünenlere yapıyor. Haberleri yok! Dün gece Benfi ca’nın izin verdiği kadar oynayabildik. Kalede Muslera, defansta Luyindama ve Marcao (ki onların da eksikleri vardı), orta sahada N’Diaye ayakta kalabildiler. Feghouli ve Belhanda’ya onunla ilgilenirken alan açtığı iddia edilen Diagne ortalarda yoktu. Doğru kurgu yapılmadığında Onyekuru’nun hızının bile işe yaramadığını gördük (takımı ileriye taşıyan tek adam olmasına rağmen). Son kullanma tarihi geçmiş futbol anlayışımıza acilen yenilemeliyiz. Merkezine futbol bilimini koyup; hücum futbolu, dikine futbol, coşku futbolu, mücadele futbolu gibi herkese göre tanımı değişecek hurafelerden uzak durmalıyız. Yoksa arada sırada mutluluklar yaşadığımız Avrupa sahnesinde, Avrupalı rakiplerle aramızdaki fark kapanamayacak şekilde devam edecek! İki maçta da sonucu ekileyen kritik hakem kararları vardı. Ancak bunlara baktıkça da oyunumuzu geliştiremediğimizin farkına varmalıyız. Son söz. Bu şartlarda son 32 takım arasına kalan takımlarımızda oynayan tüm futbolculara teşekkür edip, bu gerçeklerle yüzleşmenin tam zamanı!..