Başbakan Davutoğlu ile NewYork’tayız.
Bu kadar yakın olunca Pensilvanya ile ilgili insanın aklına çok şey gelmiyor değil!
Sorular…Sorular... Sorular…
‘ABD, Türkiye’de terör örgütü lideri olarak ilan edilen Pensilvanya’daki zatı Türkiye’ye iade edecek mi?’
‘İade etmeye yanaşmazsa deport yani sınırdışı etme yöntemini seçer mi?’
Bu ve buna benzer soruların cevabını ararken bir kıyas geldi aklıma.
Pensilvanya’daki zatın ABD’deki karşılığı kim olabilir?
Pek tabii Edward Snowden. Pentagon ve CIA başta olmak üzere ABD’nin bütün sırlarını ifşa eden isim. Eski bir CIA çalışanı. Bir ülke için gizli kalması gereken bütün bilgileri yabancı ülkelere servis etti.
Sonra ne yaptı?
ABD’yi terk etti. Yurtdışına çıktı. O kadar ileri gidildi ki, ABD Snowden’ı ölümle bile tehdit etti. Sığındığı bütün ülkelerden iade edilmesi için girişimlerde bulundu. Kısacası, ABD’nin canı fazlasıyla yandı.
İşte bir anlamda Snowden ABD için neyse Pensilvanya’daki zat ve çetesi de Türkiye için o.
Pensilvanya liderliğindeki örgüt de, Türkiye’nin zirvesindeki isimleri ve onların yaptıkları gizli toplantıları dinleyip yabancı servislere pas etmedi mi?
Snowden’dan ağzı yanan ABD hükümetinin soruna bir de bu pencereden bakması gerekiyor.
Biraz daha ileri gidelim ve şu soruyu soralım!
‘ABD’nin ölümle bile tehdit ettiği Snowden, ya Türkiye’ye kaçarsa ne olur?’
İki ülke arasındaki suçlu iade anlaşmaları dikkate alındığında, ABD doğal olarak Snowden’ın iadesini ister.
Ya Türkiye, bugün ABD’nin yaptığı gibi kulağının üstüne yatarsa?
Bu nedenle, iki büyük ülke arasındaki ilişkiler, suçlu kişilerin iadesine feda edilecek kadar basit değildir.