Trabzonspor, bu maça kadar rakip yarı alana en fazla top gönderen takımdı. Uzun toplar, bu istatistiği ortaya çıkaran en büyük etkendi, o topların kimde kaldığı konusunda büyük sorun yaşasa da, rakip alanda fazla görünmek bile Bordo-Mavililer için güven vericiydi. Ersun Yanal, ilk yarıda net bir şekilde bunu kesti, zira diri defans-orta sahası olan Başakşehir karşısında bu plan işe yaramazdı. Bunun yerine kısa paslarla etkili olmaya çalıştı ama Onazi-Okay bu yönde sınıfta kaldı. Bütün yük Mehmet Ekici’nin üzerinde kaldı. Onun sayısı az olan ara pasları Trabzonspor’u biraz olsun oyunda tuttu o kadar.
Bero’nun baskı altındaki Akakpo’ya yardım için sık sık geriye gelmesi, ilerideki yaratıcılığını öldürdü. Yusuf Erdoğan da boşluk bulamayınca, ilk yarı Başakşehir’in üstünlüğüyle geçti. Bunda, N’Doye’nin ileride top tutamamasının da payı büyüktü.
Başakşehir’de oyunu iki yönde oynayan ve bölgelerinde ligin en formda ikilisi olan Emre Belözoğlu-Mahmut’tan birinin olmaması, Abdullah Avcı’nın ekibini hiç sarsmadı. Attamah orada Emre’ye iyi destek çıktı. Abartıya girmeden sade ama hızlı futbollarıyla Mossoro, Edin Visca ve Cengiz’le gole yaklaştılar ama kalede Onur vardı!
İkinci yarıda roller tamamen değişti. Abdullah Avcı rakibin daha fazla topla oynamasına izin verdi. Trabzonspor bu tuzağa kolay düştü, ileride çoğalmaya başladı. Artık Başakşehir’in sistemi belliydi: Hatlar arasındaki mesafe uzayan Bordo-Mavililer'den kapılacak toplarla hızlı hücuma çıkmak. Bunun meyvesini çok çabuk aldılar. Sadece iki pasla gol geldi, Emre’nin usta işi pasında Visca’nın vuruşu çok şıktı ama Trabzonspor’un asıl irdelemesi gereken; ilk yarıda hiç boşluk bulamayan rakibin bu golde bire bir nasıl kaldığıdır.
Sonrasında Castillo-Abdülkadir hamlesi ve yeniden uzun toplara dönüş ile Trabzonspor’a güven geldi. Ataklar sıklaştı, etki arttı, gole de yaklaştı ama Ekici’nin direğe takılan şutu Trabzon’un büyük talihsizliğiydi. İlk yarıda aşırı temkinli olan Yanal’ın bu hamleleri yerindeydi ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti!