Başkan Donald Trump’ın bundan sonra iki zirve toplantısı var. Biri Nato üyeleriyle Brüksel’de. Diğeri de Başkan Vladimir Putin’le Finlandiya’nın Helsinki kentinde. Bu toplantıların her ikisinde de, ya Amerika global pozisyon liderliğini yeniden yerine getirecek, ya da ABD’nin liderliği ortadan kaldırılmış olacak. Sonuç, ABD’nin nasıl davrandığına bağlı.
NATO ile ‘tek parti’ olmak ve de Putin’le de bir sonraki toplantıda yere sağlam basmak, bütün taraf olan dostlarını gündemde tutmak, ABD’nin stratejik global liderliğini muhafaza etmesi demek.
Veya Bay Donald Trump bütün gücünü harcar, bütün taraf olan güçlerle bölünür ve de demokrasiyi ve global pozisyonunu kaybeder.
Sonuçta Başkan Donald Trump’ın Brüksel ve Helsinki’de nasıl gözükeceği önemli: Kuvvetli bir NATO mu ortaya çıkacak veya da her seferinde NATO gereksiz diyen bir lider mi!
Başkan Trump, genelde sırtında kuvvetli bir ortaklar desteği var ise, NATO ile Moskova’ya kuvvetli bir mesaj vermekte. Ama mesela bir çok, bir düzine kadar serbest ülke için konuşursa ve yalnız ABD için konuşmuyorsa da, bir Trump-Putin lidere karşı lider konuşması gerekli.
NATO ülkeleri Trump görevi aldığından bu yana bütçelerini toplam 14.4 milyon dolar artırmış. 28 ülkenin sadece bir tanesi bütçesini artırmıyor. 26 tanesi NATO’ya daha fazla asker göndermekte. 26 ülke ise 2024’te NATO’nun hedefi olan GDP’nin yüzde ikisi kadar fon aktarabilecek. Başkan başarılarını kutlamalı ve hercama zafiyeti için ise harcama zayıflılıklarını kurallara yakınlaştırmalı. Trump Helsinki’de elini kuvvetlendirmiş olmalı. NATO’nun Putin zirvesinde Trump’a verdikleri ise boşa harcama.
Rusya ise daha önceleri Kırım ve Suriye’ye askeri destek verirken, şimdi ise Rusya’nın hastanelerine destek aktarmakta. Rusya tarafından yapılacak yaşam ödemeleri ise yüzde 15 veya daha fazla artmış bulunuyor. Yani Putin’in ABD’den ve de Batı’dan fon alma gereksinmesi var. Doğrudan yatırım ve de ticarete gereksinme var.
ABD’yi Suriye’den çıkartma da gerekli, çünkü yeni silahları alabilmek için Rusya petrol kaynaklarını kullanabilsin.
Bu durum da Trump’ın Helsinki’de Reagan döneminde olduğu gibi, destek vermesine yol açıyor. Ama tersine yeniden enerji dağılımı almış, NATO tarafından beslenmiş ABD ise, kendi gündeme getirdiği sistemde bazen zayıflık da yaşayabiliyor.