Seçimlere 7 ay kala yandan çarklı Amerikan kalemleri yine üfürmeye başladılar. Bıkmadan, usanmadan Amerika’nın Türkiye’yi çizdiğini, PKK ve PYD ile ittifak yaparak Türkiye’yi bölgesel oyunun dışında bıraktığını, dolayısıyla da Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisinin sonunun geldiğine sahiden inanarak yazmaya devam ediyorlar. Hatta içlerinden bazıları ilerlemiş yaşının getirdiği zihinsel saflıkla, “Doğru dürüst, ciddi bir muhalefet olsa, bugün Erdoğan iktidarının tozunu atar!” türünden karikatürümsü yazılar bile yazıyor.
Geçmişte darbeciliğin dibini bulup şimdilerde demokrasi ticaretinde demirleyen bu kalemlerin derdi çok büyük. Her gün çaresizlik içinde kafalarını bir başka duvara vuruyorlar. Bir gün “Amerika sizi çizdi” diyerek, bir başka gün ise PKK’yı göstererek Türkiye’yi korkutmaya çalışıyorlar.
Şimdi doğuştan ‘müsamere Atatürkçüleri’nin kütüğüne kayıtlı tipik Kemalistler, önlüklü Atatürkçüler, hayatları boyunca darbelere destek vermiş, bazı darbelerin bizzat içinde yer almış demokrat kılıklı liberaller, iflah olmaz Stalinist kalıntılar işi gücü bırakmış Türkiye’nin kaybetmesi için çalışıyorlar.
Sandıkta kaybedenler kulübünün bu solgun ve çaresiz kalemleri bugünlerde Çankaya Köşkü öksüz kaldı diye çok üzülüyorlar. Bu yüzden de yeni yapılan cumhurbaşkanlığı sarayına adeta kırmızı görmüş İspanyol boğaları gibi saldırıyorlar. Geleneksel ve modern değerlerin bütünleştiği yeni cumhurbaşkanlığı binasını değersizleştirmek için akıl ve mantık sınırlarını zorlayan öyle abukluklar yapıyorlar ki, doğrusu “bu adamların psikosomatik sorunları mı var” demekten kendimi alamıyorum.
Herhalde aklı başında hiçbir insan yeni cumhurbaşkanlığı köşkünü manşetten eleştiren New York Times’ı şahit göstererek “Yaşasın Amerika yeni sarayı beğenmedi, Tayyip Erdoğan’ı da yerden yere vurdu” diyerek böbürlenmek gibi hastalıklı bir ruh hali içinde olamaz.
Hele bir de bu dangalaklar mangası çıkıp muhalefete akıl vermeye kalkmıyor mu… Muhalefet zaten bu arızalı tiplerin aklıyla hareket ettiği için bu hallere düştü. Sanıyorlar ki Türkiye halkı bu önlüklü Atatürkçülerin ve Neocon kılıklı liberallerin ahmaklıklarına itibar edip, “Biz de zaten uluslararası operasyon medyasının Türkiye düşmanlığını bekliyorduk, onlar da Erdoğan ve Davutoğlu’nu kötülediğine göre artık oylarımızı AK Parti’ye vermeyeceğiz” diyecekler.
Bu darbe artığı kalemlerin aklı bu kadar işte… Ama ne çare ki muhalefetin de aklı müsamere Atatürkçülerinden farklı çalışmıyor. Mesela CHP, yıllardır bu ülkedeki her yeniliğe karşı çıktı, yeni köprülerin, hava limanlarının yapılmaması için adeta ölümüne savaştı. Aynı CHP şimdi de yeni cumhurbaşkanlığı sarayına karşı çıkıyor. Zavallı Kemal Kılıçdaroğlu her zaman olduğu gibi yine Türkiye düşmanlarının kayığına binerek milletten oy alabileceğini sanıyor. Bir kez olsun milletin taleplerini, beklentilerini gerçekten duyabilseydi belki de bu kadar çaresiz durumlara düşmeyecekti.
Aklı hiçbir zaman Türkiye toplumunun yararına çalışmayan ve kalemini siyaset dışı odaklara kiralayanların aklıyla hareket etmeyi matah bir şey sanan garibim Kılıçdaroğlu, bir gün müsamere Atatürkçüsü oluyor, bir gün paralelcilere sığınıyor, bir başka gün ise Baasçı bir ruhla coşup diktatör Esad’ın yol arkadaşı oluyor.
Şu dramatik hale bakar mısınız, bugüne kadar hiçbir öngörüsü tutmamış, toplumun asla kale almadığı, itibar etmediği nesli ve kalemi tükenmiş tipler cumhuriyetin kurucu partisinin politikalarını belirliyor. Kılavuzu böyle olan bir partinin başarısı da bu kadar oluyor işte…
Her gün Türkiye aleyhine kim ne üretiyor diye kulak kesilip ona göre siyaset yapan bir CHP, her seçim sonucunda daha çok toplama çıkarma yapar…