İlk kez 2008 yılında ‘Iron Man’ filmi ile tanıştığımızda bu denli hayatımıza gireceğini pek düşünemediğimiz Marvel Sinematik Evreni, (The Incredible Hulk, Thor, Captain America, The Avengers, Agents of S.H.I.E.L.D., Ant-Man, Doctor Strange) şimdi de hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak yeni filmiyle karşımızda…
2014 yılında ilki çekilen ‘Galaksinin Koruyucuları’nın devam filmi ‘Guardians of the Galaxy Vol.2’, senaryosundan, yapım tasarımına ve yarattığı görsel dünyaya kadar birçok açıdan Marvel Stüdyoları’nın en iyi yapımlarından biri. Aksiyonu, komedi ve dram ile harmanlarken tutturduğu muhteşem dengenin yanı sıra karakterleri daha iyi tanıyabildiğimiz bu ikinci filmde, her karakterin kendi yan hikâyesi de ana hikâye ile birlikte aynı anda ilerliyor. Peter Quill ve ekibinin Sovereign gezegeninden aldıkları paralı işi bitirip tam yola koyulacağı sırada, ukala rakun Rocket’in Sovereign’in kıymetli bataryalarını (özel patlayıcıları) çalmasıyla hikâye başlıyor. Peşlerine düşen savaş gemilerinden kaçmak için en yakın gezegene giden ekip, burada Peter Quill ya da diğer adıyla Starlord’u yıllardır arayan biyolojik babası Ego ile karşılaşır. Peter Quill nihayet cevapsız sorularına yanıt alabilme ve artık bir aile olabilme hevesindeyken göksel bir varlık olan Ego’nun amacı bambaşkadır.
Çok renkli, bol aksiyonlu
Marvel filmlerinin genel olay örgüsü tabii ki bu filmde de değişmiyor. Önce bir veya birkaç kötü karakter, ardından kurtarılması gereken bir gezegen ve tüm bu olayların arka planında aslında baş karakterin kendi iç dünyasında halletmesi ya da yüzleşmesi gereken konunun su yüzüne çıkmasıyla bir çeşit aydınlanma, kendini keşfetme hali… ‘Galaksinin Koruyucuları 2’ kötülere karşı savaşarak gezegeni kurtarma motivasyonuyla devam ederken ana tema Peter Quill’in gerçek kimliğini bulması üzerinden ilerliyor. Karakterlerin iç dünyasının ve hayata bakış açılarının da ‘aile olabilme’ meselesi ekseninde anlatıldığı filmin sonunda bir nevi parçalar yerine oturarak karakterlerin gelişimleri tamamlanıyor. Yondu, Rocket ve filmin en sevimlisi baby Groot’un evrenin kötü karakterleri olan Yağmacıların elinden kurtulma çabaları, Gamora ile biyonik kız kardeşi Nebula arasındaki ölümüne rekabet ve Yondu’nun kötüden iyiye evrilimi ise karakterlerin iç dünyasına dair sürükleyici yan hikâyeler olarak filmde kendine yer buluyor. İlk filmin de yönetmenliğini yapan James Gunn, bu ikinci filmde savaş sahnelerinden cenaze merasimine kadar filmin en beklenmedik sahnelerinde bile çok renkli bir palet kullanarak enerji, eğlence, aksiyon ve fazlaca mizahın olduğu bir dünya yaratmaya çalışmış. Diğerleri kocaman bir yaratıkla savaşırken müziğin tadını çıkaran baby Groot’un dans hareketleriyle başlayarak daha açılışta rengini belli eden filmin, ağırlıklı olarak Drax, Rocket ve baby Groot üzerinden yaptığı mizah ile açık ara en komik Marvel yapımı olduğunu söylemek mümkün.
Muhteşem karışık kaset
Bu arada ilk filmde de adı geçen o meşhur karışık kaset ‘awesome mixtape 2’ olarak bu filmde de gerçekten muhteşem tanımının hakkını vererek filmin temposunu yükseltiyor. Kadroya gelince, Chris Pratt, Zoe Saldana ve Dave Bautista’dan oluşan oyuncu kadrosunda yine Bradley Cooper ve Vin Diesel, Rocket ve Groot’un sesi olarak yer alırken, bilgisayar efektleri sağolsun filmin açılışında kısa bir süreliğine gençlik halini izlediğimiz Kurt Russell da Peter Quill’in babası Ego rolünde kadroya dâhil oluyor. Bir an heyecanlandırırken hemen ardından zorlamadan, büyük sözler parçalamadan duygulandırabilen ‘Galaksinin Koruyucuları 2’ fantastik komedi türünde vaadini sonuna kadar yerine getiriyor.