Malum, seçimler öncesi bütün partiler reklam filmlerine ağırlık verir. Kimi reklamlar vardır, stüdyoda çekilir, kimisi de sokakta, hayatın içinde. En etkili reklam filmleri ise hayatın olağan akışına uydurulan, sahici bir görüntüye sahip ama yine de bir tasarımın sonucu olarak ortaya çıkan karelerden çıkar.
CHP lideri Kemal Bey’in önceki gün Balıkesir’de askerle verdiği fotoğraflar da baştan aşağı bir reklam filmi gibi. Tören kıtası, askerin selamlanması, komutanın nazikçe “buyur” etmeleri çok profesyonel ve tam bir reklam filmi tadında.
Askerî törenle yapılan karşılama Kemal Bey’in yürüttüğü “Hayır” kampanyasının bir parçası gibi duruyor. Bu filmi kimin, nasıl hazırladığı, ayrıntıları nasıl düşündüğü ve askeri nasıl ikna ettiği ayrı bir konu; (Yönetmeliklere aykırı olması sebebiyle Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı, sorumlular hakkında bir soruşturma başlattı bile) fakat amacın, Kemal Bey’in darbe gecesi FETÖ’cü askerlerle verdiği fotoğrafın izlerini silmek olduğu anlaşılıyor.
Bandırma Ana Jet Üssü’nde çekilen fotoğrafların darbe mesajı içerdiğine dair de kamuoyunda haklı endişeler oluştu. Kemal Bey’in her türlü cunta ve darbeyle içli dışlı olacağından şüphe yok elbette.
Neden şüphe yok? Çünkü “Darbe olursa tankların karşısına ilk ben çıkarım” diyen Kemal Bey’in, 15 Temmuz’da tankları kullanan FETÖ’cülerle nasıl irtibata geçtiği, kendisini kurtarıp kaçarken geride tankların altında ezilmeye terk ettiği binlerce vatandaşı bıraktığı kamera görüntüleriyle sabit.
Mevcut reklam filmiyle Kemal Bey’in verdiği mesaj daha çok vatana ihanet içinde olacak her cuntayı, darbeyi “desteklerim”dir, ötesine zaten gücü yok.
Kemal Kılıçdaroğlu darbelerin karşısında olacak, tankların önüne dikilecek bir siyasi figür değildir, olamaz da; onun görevi tanklara alkış çalmak olur ki, 15 Temmuz gecesi darbenin seyri belli olana kadar da CHP lideri sesini çıkaramamıştır. Ki bu duruşu bile önceden tasarlanmış, kendisine verilen görev çerçevesindedir.
Kemal Bey’i askeri törenle yapılan karşılaşama da şimdilik bir reklam filmi gibi duruyor; hayaller başka, gerçekler başka. Millete güvenelim, tedbiri elden bırakmayalım ancak paniğe kapılmaya da gerek yok.
Bahçeli neyin mesajını verdi?
Devlet Bahçeli, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından birinin bilmem hangi toplantıda veya röportajda sarf ettiği, içinde “eyalet” sözcüğü geçen açıklamaları üzerine hiç olmayacak sertlikte bir çıkış yaptı.
Bahçeli, adı geçen danışmanın görevden alınmaması durumunda, ülkücülerin oylarıyla ilgili sıkıntı doğacağını ima etti. Bu sıkıntıyı gidermek için MHP’den dün peş peşe açıklamalar geldi. “Bahçeli’nin sözünden dönecek bir adam olmadığı” hatırlatıldı.
Meseleyi iyi anlamak gerekiyor. Devlet Bey burada elbette “Hayır” demek istemiyor; ama Bahçeli, bu çıkışıyla 17 Nisan sabahı Erdoğan ile yolları ayırmaya hazırlandığı mesajını iletti. Devlet Bahçeli, referandum sonrası “Sistem değişikliğine ‘Evet’ dedim, Erdoğan’a değil” diyerek kendine yeni bir rota belirleyecek. Bahçeli’nin şu ana kadarki duruşu siyasi olarak elbette tutarlı; kimse kimseye sonsuza değin sürecek bir bağlılık sözü vermiş değil.
Fakat şunu gözden kaçırmayalım; Bahçeli’nin bu çıkışı referandumla değil, yarından sonraki seçimlerle, yani 2019’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair süreçle ilgili. AK Parti ve hükümet darbe tehditleriyle meşgul edilirken, asıl hesaplar cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine yapılıyor. Hesapta darbenin bile sağlayamayacağı şekilde, tek bir hamleyle bütün bir iktidarı ele geçirmek de var. Aman dikkat!