Neden Suriye’deyiz? Sezai Karakoç 1964’te yazmış: “Biz Ortadoğu’dan koptuğumuz için Ortadoğu başı kesilmiş bir horoz gibi can çekişiyor. Çünkü biz Ortadoğu’nun şahdamarıydık. Biz, Ortadoğu’da ananevi yerimizi aldığımız gün Ortadoğu, dünyanın şahdamarı olacaktır...” Bugün yaşadığımız budur. Afrin’e dikilen Türk Bayrağı yüzyılların hasretidir. Dadaloğlu’nun “Rakka” şiiri vardır. Amerikan şairlerinin “Münbiç” şiiri yoktur. Suriye meselesinde ülke içinde ve dışında yaşanan cepheleşmenin temelinde de bu basit gerçek vardır. Yabancı hayranlığı ile yerli ve milli kültürüne yabancılaşmış olanların öz topraklarımızı yaban eli sanması doğaldır.
***
Cepheleşme, kutuplaşma demişken, Üstat Necip Fazıl, 1968’de yazmış. İdeolocya Örgüsü’nden okuyalım: “Dünyayı bir elma kadar küçültüp...bir bıçakta ikiye bölercesine sağ ve sol diye sınıflandıran kaba taksim ölçüsüne göre, bir cephede dindarlar, an’aneciler ve milliyetçiler, öbür cephede de dinsizler, komünistler ve her türlü mâzi yıkıcılar vardır...” Maskelerin düştüğü, maşaların kırıldığı, asıl aktörlerin sahneye çıktığı bugün böyle bir tasnif yapmak ne kadar doğru olur bilemem ama gördüğümüz bir şey var. Yerli ve milli duyarlılığa sahip olanlar hariç, “sol” diye bilinenler “Amerikan Milliyetçisi” olmuş. Sorsan PKK Marksist- Leninist ama kapitalist ABD’den hem parayı hem silahı indiriyor da indiriyor. Sorsan CHP ‘Atatürk’ün partisi’ ama Mehmetçik ile kucaklaşamıyor, kucaklaşanlara nefret kusuyor. Sağ cenahta olduğunu iddia eden bazı protez partiler ise birlikten parça koparma yani bölme parçalama derdine düşmüş. Yani bu işin sağı-solu kalmamış.
***
Türkiye’ye diş geçirmek için içeriden dışarıdan saldırılar bitmek bilmiyor. Tezgah üstüne tezgah kuruyorlar. Birlikten doğan kuvveti saçma sapan tartışmalarla boğmak istiyorlar. Gençler deizme kayıyor laflarıyla, mealciler-hadisçiler kavgalarıyla manevi cepheyi dağıtmayı hedefliyorlar. Ekonomik endişelerle maddi cepheyi sarsmayı deniyorlar. Gayesiz, hedefsiz, davasız, güçsüz bir toplum olarak kalalım güçlü bir millet haline gelmeyelim istiyorlar. Gezi ayaklanmasından bu yana her yolu denediler. 15 Temmuz’da millete ait silahları milleti vurmak için kullanmaktan çekinmediler. Yenildiler ama vazgeçmediler. 15 Temmuz’da kim nerede duruyorsa bugün de aynı yerde duruyor. Bu sebeple Cumhur İttifakı’nı ve karşısında kurulacak olası ittifakları sadece seçimlere dönük günübirlik menfaat ortaklığı zannetmek yanılgıdır.
***
Cumhur İttifakı 15 Temmuz’da tankların üzerinde tesis edilen kan kardeşliğinin olmaz ise olmaz sonucudur. Terörün, işgalin, ihanetin her türüne karşı, tepeden inme değil, tabandan kalkıştır. Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın liderliğinde milletin yazdığı destanın anayasalaşması şehitlerin hakkıdır. Mesele yerli ve milli kuvvetlerin 15 Temmuz’da ortaya çıkan yalın gerçek ışığında eski ve suni ayrışmalardan sıyrılıp asıl gaye etrafında güç birliği yapabilmesidir. Millet buna hazır. İttifak aşısı tutmasın diye saldıran haşerelere fırsat verilmesin yeter.