1
Son yazımızda, 13 yıllık AK Parti iktidarının sayılabilir ve ölçülebilir alanda başarısının yanında, bu alanın içine sığmayan değerler dünyasında pek bir şey yapmadığından/yapamadığından bahsetmiştik.
Ölçüye ve tartıya gelmeyen; ahlak, bilgi, tarih, vicdan, şuur, birlikte var olma/yaşama isteği ve becerisi, ortak ülkü, beraber ümit etme, hukuk, adalet v.s. alanlarda bir tabanı ve gelecek tasavvuru olmayan toplumların/ülkelerin, insanlara/insanlığa bir öngörülebilirlik perspektifi sunamayacağı gibi, sürdürülebilir bir hayat inşa edemeyeceği malumdur.
Belki bir katkı olur umuduyla, hatırlatma babında ilk adımın ne olabileceğine dair düşüncemizi paylaşmak istedik.
2
İlk yapılması gereken öncelikle bir ‘karar’ oluşturmaktır.
Bir karar vermeli AK Parti:
Yönetim işini icra ederken, bu işi bir ‘grup’la mı yapacak, yoksa bir orkestra kurmaya ‘niyet’i var mı? (Niyet derken, ütopik bir hayalden bahsetmiyorum, biçimlenebilecek, cisimleşebilecek bir tasavvurdan bahsediyorum.)
Modern dünyada yönetebilme işini gerçekleştirebilmenin olmazsa olmaz şartı ‘çoğulculuk’u sağlamak adına ‘grup’ da kurabiliriz, orkestra da.
Ancak, her hangi bir grup, ne kadar çok elemandan meydana gelirse gelsin, yine de ‘tekil’dir, basittir, indirgenmiştir.
Mesela 100 tane davulcuyu bir araya getirdiğimizde bu bir gruptur; ama grup çoğulculuğu sağlamaz, bizi istikrara ve uzlaşmaya götürmez.
Toplumun içinde bir gruplaşma var ise, mutlaka bu grubun ötekileri de vardır. Yani grup ‘öteki’leştiren bir şeydir.
Ötekinin olduğu yerde ‘ahenk’ yoktur.
Ahenkten yoksun toplumlar ise adalet üretemez.
Adalet üretemeyen toplumların devletiyse sürgit yaşayamaz.
Aslında ‘grup aidiyeti’ne sığınmak çaresizliğe teslim olmaktır. Çünkü tek biçimli düşünmek ve davranmak çaresizliktir.
Çoğulculuğun gerçekleşebilmesi için ‘grup’ yerine orkestra kurulmalıdır.
Orkestra; yeni farklı farklı enstrümanların bir ahenk içinde, belirli bir parçayı çalmaları…
Bir daha tekrarlarsak, AK Parti öncelikle bir orkestra kurmaya talip mi, değil mi, bunun kararını vermesi gerekir.
3
Bu orkestranın nihayetinde büyük bir senfoni ve/veya büyük bir ayin-i şerif icra edebilmesi birçok unsuru bünyesinde cem etmesi, bütünlemesiyle mümkündür.
Aslında orkestranın hangi parçaları çalacağından önce icranın başında yaptığı ‘akort’ önemlidir. Yani gerek tek tek, gerek birlikte sazlar hangi referanstan hareketle hangi temel ilkeye bağlı kalarak icra işini yapacaklardır.
Ayrıca; orkestra kurulsun diye, elinde davul-dümbelek, zil-zurna, flüt ya da klarnet, viyola veya keman, trompet-trombon-borazan, ince veya kaba, her saz taşıyanı/çalanı buyur etmek istenilen yapıyı kurmayı sağlamayacaktır.
Orkestra kurulması için, her sazın virtüözünü/ustasını/üstadını bir araya getirmek kadar, onların birbirinin dilinden anlaması ve birlikte bir ‘ahenk’ içinde çalabilmesi olmazsa olmazdır.
Ahenk; ‘çok’ olan düşüncelerin, aşkın bir birliğe ulaşabilmek için aynı ‘amaç’ta ve aynı ‘usul’de karar kılmasıyla mümkündür.
Öyle ki; bu orkestra; inanç açısından İslam’ı, Hıristiyanlığı, Yahudiliği, hatta ateizmi, bütün mezhepleri ve meşrepleri…
Kavmiyet bakımından Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Acemi, kendine tanım getirmiş bütün unsurları…
Kültür (hatta medeniyet) bağlamında; Kırım’ı içine alan kuzeyiyle, Balkanlar’ı içine alan batısıyla, İran’ı geçip Özbekistan’a ve Kırgızistan’a uzanan doğusuyla, Yemen’den-Somali’den başlayıp Cebelitarık’a kadar çıkan güneyiyle…
Coğrafi açıdan varsın Misak-i Milli sınırlarının içinde kalınsın…
Bütün bu unsurları bünyesinde toplayan bir orkestraya ihtiyacımız olduğunu görüp/kabullenip, buna göre yol hazırlığında bulunup harekete geçmek atılacak ilk adımdır.
Bu niyet bir karara dönüştükten sonra ihtiyacımız olan şey ise eline ‘çubuk’unu (çubuk=hak/hukuk/adalet/bilgi) alıp orkestrayı yönetecek şefi bulmaktır.
Hayırlı arayışlar.