Salon sporlarımız
BJK'daki 'J'nin
Yani jimnastik ibaresinin
Beşiktaş'ta vücut bulmuş halidir.
Hentbol senelerce medar-ı iftiharımız olmuştur.
Kazanmadık kupa bırakmamıştır çocuklar.
Şu anda Türkiye’de basketbolda bir sevgi varsa
O da
Beşiktaş taraftarının da 73'lerden beri
Salonlara hücum etmesiyle hız kazanmıştır.
Ha keza!
Engelli basketbol takımımız.
Uzun süre önce desteklemeye başladığımız
Bu koca yürekli arkadaşlar,
Belki de şu anda Türkiye, Avrupa şampiyonluğunu,
Beşiktaş'ın o dönemlerde
Getirdiği sese ve iştaha borçludur.
****
Niye yazdım bunları?
Zira salon sporlarıyla ilgili,
Negatif düşünceler peydahlanmış kulüpte.
Erkek voleybol ve bayan basketbol şubelerinin faaliyetlerini durdurma kararı konuşulmakta.
Kulağa bile hoş gelmiyor.
Niye böyle bir karar alınmış,
Maliyet yüksek,
Getiri yok.
Evet!
Konunun tartışılabilir bir düzeyi var.
Lakin kapatmak
Hiç gelinmemesi gereken nokta.
Özellikle ve öncelikle
Bildiğim kadarıyla Beşiktaş tüzüğü der ki;
"Genel Kurul'a soracaksınız."
Yani "Ben dedim, oldu" diyemezsiniz.
Her gelen parayı futbola yatırırsanız,
Ki bundan önceki yönetimler de aynısını yaptılar,
Yani direk mevcut yönetime yazılan bir yazı da değil bu.
Armamızdaki "J"nin hiçbir önemi kalmamakta.
Beşiktaş yalnızca futbol kulübü değildir.
Bırakın futbol kulübünü
Beşiktaş'ın bir semt kulübü olup, bütün dünyaya açılması da,
Başlı başına zaten bir felsefedir, tartışmasız.
Peki ne yapılması gerekiyor?
Önce 'Kapatma' kelimesini beyinden atmak gerekiyor.
Sonra, her şube kendi içinde kendi başkanını seçsin.
Örneğin,
Her 3 senede bir yapılan olağan genel kurulda,
Yani başkanlık seçiminde,
Bütün branşlara da aday olunsun
Ve o branşlara da başkan seçilsin.
Böylelikle de kulüp kendi içinde şubelere ayrılsın.
Herkes kendi gelirini,
"Gider'ini!!"
Ayrı hesaplasın.
Basketbola gelen para futbola kaymasın.
Hentbol,
Voleybol,
Diğer branşların başkanları,
Bir konfederasyon mantığında ayda bir toplanıp,
Kulübün ana başkanına hesap versin.
Ama asla, mali yapı birbirine karşımasın.
Ve böylelikle,
Kendi alanlarında başarılı olan başkanlar,
İleriye dönük olmak üzere,
Manen,
Sermaye hazırlarlar kendilerine.
Camia kanıksar ve severse,
Ve başarılı olacağına kanaat getirirse,
Kulübün ana başkanlığına da
En güçlü aday gösterilir.
Rekabet artar,
Hem bu işin tozunu yutup,
Dirseğini çürüterek,
En önemlisi hak ederek bir yerlere gelinilmiş olur.
Bence denemeye değer.
Ne dersiniz?
Ne yaşattıysan onu yaşarsın
Ergin Ataman, Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra "İhanete uğradım" demiş.
Şaşırmak mı gerekiyor.
Hayır!
Beşiktaş'ı çalıştırıyorken,
Sırf Milangaz sponsorluğu çekti diye,
Ya da artık ne düşündüyse
Apar topar,
Arroyo'yu
Erceg,
Hawkins'i alıp,
Galatasaray'a geçen kendisi değil mi?
Niye hayıflanıyor ki!
Bir eğitmen olarak,
"Evrendeki döngüyü"
En iyi kendisinin bilmesi gerekiyor.
Alkışa alkış,
Islığa ıslık.
Ne yaşattıysan onu yaşarsın.
BELHANDA aday olsun!
Galatasaray, Belhanda'yı aldı ya,
'Ne verdi' diye şöyle bir karıştırdım.
Breh! Breh! Breh!
8 milyon euro eski kulübüne verilecekmiş.
4 seneliğine de 13.4 milyon daha,
Maşallah!
Yan bastın parası,
Niye baktın maaşı,
3 adım atarsa para!
5 metre koşarsa prim!
Okurken yoruldum iyi mi!
Aşağı yukarı 100 trilyon para.
Galatasaray camiası yanlış anlamasın.
Yargılamak için yazmıyorum bunları.
Haşa.
Yalnızca kulüplerin içinde bulunduğu,
Mali yapılar ortadayken,
Bu paraları telaffuz etmek,
Akıllara zarar.
Yoksa Galatasaray Kulübü'nün tasarrufudur,
Biz karışamayız zaten.
Lakin insanın sorası geliyor,
Galatasaray mı Belhanda'yı aldı,
Yoksa Belhanda bir dahaki seçimde aday olur mu başkanlığa!!!