Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne CHP/HDP gibi partiler açıkça karşı çıkıyorlar. Nedenlerini uzun zamandır yazdık, yorumladık. Bu açıdan bir sorun yok. Reklamdaki gibi, her şey ortada, görüyorsunuz…
Ancak yeni sisteme alerji gösterenler sadece bu siyasi aktörler değil. Bürokrasi başta olmak üzere birçok gömülü kesim bu değişimden hiç hazzetmemekle kalmıyor, sinsice de alt oyma derdindeler.
Kısaca bu eski ile yeninin bir karşılaşması…
Tabii eski her zaman kötü demek değildir. Biz çürümüş, atıl olanla, taze ve güncel olanın mücadelesini yaşıyoruz.
Eski ve çürümüş sistemde belirli bir statüko rahatlığına kavuşmuş kesimler, halka hiç hesap vermeden, sorumluluk taşımadan, bütün yükü siyasetçinin sırtına yükleyerek yaşamaya alışmışlar. Yeni sistem bu açıdan bu kesimleri çok rahatsız ediyor. Vesayet de bu ortaklıktan doğan bir hastalık. Yani ülkeyi vesayetine almak isteyenler ile bu düzenden menfaati olanlar…
Yenilik çoğu zaman endişeyle de karşılanabiliyor. Hiç denenmemiş bir şeyi, çoğu kusuruna rağmen bilinen yerleşik olanla değiştirmek o kadar kolay değil. Bu her dönemin işi de değil. Nitekim Türkiye birçok teşebbüse rağmen yapısal sıkıntılarının çoğunu uzun zaman çözemedi. Menderes, Özal ve Erbakan atılım dönemlerine karşı gerici şiddet çok ağır oldu. Hem bu dönemler yarım kaldı, hem de statüko yerini tahkim etmek üzere ülkeye büyük zararlar verdi. Sadece 28 Şubat’ın maddi hasarı 350-400 milyar dolardır. İnsanlarımızın gördüğü zararın maddi karşılığı ise yoktur.
İşte uzun yıllar sonra, hem konjonktürel, hem sosyolojik, hem de politik olarak devrimci duruma erişmiş vaziyette. Hareket liderini bulmuş, hikayesini yazmış ve toplumsallığını yaratmıştır. Zaten 15 Temmuz ve önceki tüm darbe teşebbüsleri de bu nedenle püskürtülebilmiştir.
Müesses nizamın gücü asla küçümsenmemelidir. Görünmeyen güçlerin etkisi de öyle. Muhalefetin tüm abidik gubidik vaziyetine rağmen 24 Haziran seçimleri çok ciddiye alınmalıdır. Çünkü burada sıradan bir siyasi mücadele yaşanmıyor. Aktörlerin sıralanışı, hizalanışı ve hareketleri de hayatın doğal akışına uygun değil. Mühendislikler aleni vaziyet almış durumda.
Çünkü 24 Haziran seçimlerini son şans olarak görülüyor ve her yola başvurmaya kararlı gözüküyorlar. Meşru/gayrimeşru bir torba yapılmış ve içine her şey atılıyor. Zaten seçimlerden sonra ülkeye ne olacağı hiç önemli değil.
Bugüne kadar aziz milletin sarsılmaz iradesi ve sağduyusu sayesinde inanılmaz engelleri aştık. Biz bu iradeye güveniyoruz. Aleni, gömülü tüm aktörlere, Soros zihniyetine karşı bu milletin sağduyusunu aşacak bir güç yok. Bunu 24 Haziran’da göreceğiz.