Biliyoruz ki alçak bunlar. Üstelik, alçaklıkta sınır da tanımıyorlar. Rezilliğin ve pespayeliğin zirvesinde geziyorlar.
Aksi halde bu kadar rahat kullanılabilirler miydi?
Zaten Türkiye düşmanı çevreler tarafından değer görmelerinin sebebi de bu alçaklıkları. Kendi ülkelerine böylesine şaşı bakmasalardı, kimse adam yerine koymazdı onları. Kenarda köşede ezik tipler olarak yaşar giderlerdi…
“Bitti” diyoruz, ama sağdan soldan yine çıkıyorlar. Bu ülkeye yaşattıkları onca sıkıntıya rağmen, hâlâ ısrarla aynı yolda yürümeye devam ediyorlar. Alçaklık ruhlarına işlemiş; kurtulamıyorlar, zaten kurtulmak da istemiyorlar.
Şaka gibi, ama bu FETÖ denilen örgüt adına bugün bile para toplayanlar çıkabiliyor içimizden. Birileri de bütün olan bitene rağmen onlara para vermeye devam ediyor. Üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir cinnet haliyle karşı karşıyayız. Psikiyatristlerin ve psikologların çözmesi gereken karmaşık bir problem var karşımızda.
İşin en ilginç tarafı, İslam adına ortaya çıkan bu sahtekârlar, artık maske takmadan geziyorlar ortalıkta. Gerçek niyetlerini saklamaya gerek görmüyorlar. Kendilerini besleyen efendilerine yaranmak için “gavur güzellemeleri” bile yapıyorlar.
İçlerinde Adem Yavuz Arslan isimli biri var. Fethullah Gülen’in ve ABD’nin sağlam uşakları arasındadır. O yüzden sıkıyı gördükleri an, ilk olarak O ve O’nun gibileri ülke dışına kaçırdılar. Uzunca bir süredir Amerika’da Türkiye aleyhine çalışıyor.
Öğrendik ki, orada Kilise’ye gidiyor ve İncil derslerine katılıyormuş. Hem de keyifle! Bunu ben söylemiyorum, kendisi öyle diyor.
Görüntüleri var, utanmadan anlatıyor…
“Kilise’deki bizim gavur dediğimiz Hıristiyanların doğru beyan konusundaki hassasiyetlerini hayranlıkla izlediğini” söylüyor.
Sonra da dönüp Müslümanlara saldırıyor:
-İslami kültürden gelmiş insanlar ise, kolaylıkla yalan söyleyebiliyor!
“İslami kültürden gelen insanlar” derken, aslında kendisini anlatıyor. Müslümanlara saldırırken, belli ki aynaya bakıyor. Çünkü, mahkeme kararıyla sabit, kendisi yalancının önde gidenidir. FETÖ’cü Akın İpek, Bugün Gazetesi’ni satın alıp, bizi işten çıkardıktan sonra davalık olduk. Aleyhimde şahitlik yapması için bu adama talimat verdi. O da utanmadan karşıma çıkıp, mahkeme huzurunda bir ton yalan söyledi…
Sonuçta kazandım davayı.
Çabaları hiçbir işe yaramadı. Mahkeme, Adem Yavuz Arslan’ın yalan beyanlarına itibar etmedi. Sadece patronu ile FETÖ denilen ihanet şebekesine yarandığı ve mahkeme karşısında yalan söylediği tescil edildiğiyle kaldı.
İşte böyle aşağılık tipler bunlar!
***
Bu nasıl bir cinnet halidir, gerçekten anlamak mümkün değil!..
Polisle ve yargıyla çıkamayız biz bu işin içinden. Onlar, işlenen suçların gereği neyse onu yapabilirler ancak. Nasıl bu kadar rahat ve inanarak yalan söyleyebildiklerini, neden batının böylesine güvenilir uşakları haline geldiklerini çözebilmek için tıbbi destek de gerekir.
Hatırlarsınız, darbe gecesi F-16’dan tonluk bombalar atan, 44 özel harekatçı polisimizi şehit eden pilot Hüseyin Türk’ün hücresinden çıkan mektubu. Kendisi gibi milletin üzerine ateş açan alçaklara “Sizin gibi yiğitler az bulunur” diye hitap ediyordu! Hiç utanmadan “Allah bizi kardeşliğe terfi ettirdi” türünden ifadeler kullanıyordu. Cezaevinin kendilerine “Allah’ın lütfu olduğunu” yazıp, “Bir gün bize daha büyük görevler verilecek” diyebiliyordu. Sanırım, Müslüman Türk Milletinin üzerine ölüm yağdırmayı ilahi bir faaliyet olarak gören bu kafaların içini Tıp İlmi bile çözmekte zorlanır!
İnsan görünümünde garip yaratıklar bunlar…
İnsan, bunları hangi ölçüyle değerlendireceğini şaşırıyor. Hiçbir insani ölçüye sığmıyorlar. Bunlar için yalancı, sahtekâr, alçak, aşağılık, pislik gibi kelimeler bile yetersiz kalıyor.
O yüzden ipin ucunu sıkı tutmak, bunlara yönelik mücadeleyi hiçbir zafiyete düşmeden ve aman vermeden devam ettirmek gerekiyor.