FETÖ, 40 yıla dayanan mazisi içinde çeşitli aşamalardan geçerek bugüne ulaştı.
Esasen Soğuk savaş döneminin şartları içinde FETÖ nün başı fetullah gülen ABD nezdinde pozisyon almaya başlamıştı.1970 yıllara doğru bu pozisyon, öncelikle İzmir ve çevresiyle sınırlı ve dar bir çerçevede gelişen örgütlenme olarak ortaya çıkmıştı.
Soğuk Savaş döneminde NATO ülkelerinde, özelliklede siyasi ve stratejik fay hattı üzerindeki ülkelerde ( Yunanistan-Türkiye-İran hattı gibi) Sovyet tehdidine karşı bu ülkelerin devlet yapıları içinde iradesi dışarıya bağlı gizli örgütlenmeler, gladyo yapılanmaları yaygınlaşmıştı. Bunun için özellikle Müslüman ülkelerde Sovyetlere karşı mücadele kapsamında yapay, proje olarak üretilmiş sözde dini yapılar ve simalar icat edilmiş ve kullanılmıştı. Tıpkı El-Kaide ve Usame Bin Ladin gibi FETÖ’ nün başıyla ilk temas ve onun işlevselleştirilmesi de bu dönemin ürünüdür.
Soğuk Savaş döneminin bloklu yapısının çözülmesinden sonra NATO ülkelerindeki gladyo yapılanmaları bir kısmında tamamen bir kısmında kısmen çözülmeye başlandı. Bu çözülme aslında NATO’nun simetrisi Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra yoluna devam etmek isterken yaşadığı ilk meşruiyet krizini aşmasıyla ilişkili olarak gerçekleşti. Bu kapsamda varlığını sürdürmek isteyen NATO’ya yeni roller ve yeni tehdit algıları gerekliydi ve özellikle 11 Eylül saldırısında sonra önce “küresel terör” ama hemen sonra bu vurgu “İslami terör” kavramına dönüştürülerek NATO ajandasına yerleştirilmeye çalışıldı.
Aslında İslam anlayışını toptan mahkum eden bu tutum, yapılandırılmış, projelendirilmiş ve terörü İslam’la yapay bir biçimde buluşturma çabasıydı. Bu bağlamda İslam coğrafyasında mezhepsel kimlikler her zamankinden çok daha şiddetli bir şekilde çatışma ve düşmanlaşma unsurlarına dönüştürülmüş ve bu iklimde çok sayıda terör örgütü rol üstlenmiştir. El kaide- DAEŞ gibi yapılar küresel baronların istihbarat networkünün içinden geçtiği projeler olarak Müslüman ülkelere musallat edilmiş, İslam coğrafyasının hak, hukuk, adalete dayanan cevherinin işlenmemesi için adeta üzerine bir terör örtüsü serilmiştir.
Bu tablo altında biryandan “radikal İslam” sıfatlaması yapılmış ve yaygınlaştırılarak daha çok terör ve terör örgütleriyle temsil edilmeye başlanmış diğer yandan “ılımlı İslam” kavramı üretilerek, ucu ve kumandası küresel baronların elinde olan yeni bir araç geliştirilmiştir.
Hemen belirtmeliyiz ki; hak hukuk, adalete dayanan, özü gereği zulme, sömürüye, köleleştirmeye karşı olan her zaman mazlumlardan yana onların hukukunun sığınma ve savunma yeri olan İslam anlayışının özel bir sıfatlamaya hiçbir ihtiyacı yoktur. Nitekim “ılımlı İslam” kavramı, CIA laboratuvarlarında üretilmiş, yapay bir mahsuldür. Bu mahsulün proje öznesi ise FETÖ’ dür. Bu örgüt; sözde eğitim gönüllüleri olarak ve sözde eğitim projesi olarak küresel baronlar tarafından dünyanın kontrol edilmesi gereken özellikle Müslüman ülkelerinde konuşlandırılmış, devlet mekanizmalarına sızmış bir maşa örgütlenme olarak rol üstlenmiştir. Bu rol; “Ilımlı İslam” projesiyle yaygınlaştırılmış ve Müslüman ülkelerde mazlum halklara yönelik zulmü, sömürüyü örten, hak hukuk, adalet ve millet iradelerine dayalı tüm ihlallerin önünü açan ve tüm mazlumların hak arayışlarını, adalet mücadelelerini baltalamak üzere işlev üstelenmiştir. FETÖ bu işlevin maşasıdır. Aslında FETÖ için üretilen “ılımlı İslam” projesi, Soğuk savaş sonrası yeni düzen arayışında Hristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasındaki mızrak ucudur.
Bu ihanet şebekesi FETÖ’ nün en önemli işlevi; bağlı olduğu küresel baronları adına geleceği olan, ülkeleri bağımlılık çizgisinden çıkmamaları için devlet içinde çöreklenerek geliştirdiği kripto yeteneğiyle denetim altında tutmak, hak hukuk adalet arayışındaki mazlum halkları ise geliştirdiği fitne yeteneğiyle sürekli kutuplaştırarak, atomize etmek ve düşmanlaştırmaktır. Ancak bu ihanet şebekesi örgütün 40 yıllık kirli birikimine rağmen 15 Temmuz gecesi uygulamak istedikleri kaos planı tutmadı ve hiçbir kuvvetin boyunduruğuna sokamadığı bağımsızlık tutkunu, ülke sevdalısı, bu toprakların kocaman yürekli yiğit insanları, bu kirli maşaları yerle bir etti…Tarih yazdı…