2014 ÖSYS başvuruları
2014 ÖSYS için başvuru süreci dün tamamlandı. Salı günü saat 14.00 itibaryla ÖSYM'ye başvuran aday sayısı 1.696.057 idi. 2013'te, yine eksi birinci günde, saat 14.00'te bu sayı 1.618.067 imiş. Bu durumda bu sene ÖSYS'ye başvuran sayısının geçen seneye benzer ve 2 milyon civarında olacağını söyleyebiliriz. Gelecek temmuz ayında bu adayların yaklaşık 1 milyon 800 bini tercih yapma hakkı elde edecek, 1 milyon 100 bini tercih kullanacak, 700 bini örgün programlara 200 binin açıköğretime yerleşecek. Herkesin yolu açık olsun.
SBS 2013'ün yorumu
Bu yazıyı kaleme alırken Ankara 18. İdare Mahkemesi'nin 2013 SBS ile ilgili yürütmeyi durdurma kararından haberdar olduk. Gündem değişti. Bu çok ciddi ve içinden çıkılması zor bir durum. Bir yanda "ayıplı" SBS sonuçlarına göre okullara yerleşen, yerleştikleri okula kayıt yaptıran, eğitim öğretime başlayan, buna göre yaşam düzenini şekillendiren bir milyonun üzerinde öğrenci ve aileleri... Diğer yanda sınav sonucu yanlış hesaplanan 718 öğrenci.
Merkezi sınav ve yerleştirmelerde yapılan hataların telafisi yoktur. Yerleştirme aşamasında yapılan tek bir hata, zincirleme reaksiyon başlatan kıvılcım gibidir. Domino taşı dizisinde, bir domino taşını devirmek gibidir. Tüm sistem bir anda çöker. Bir örnekle açıklayayım: İstanbul Lisesi'nin 160 kontenjanı olsun ve Ahmet son kontenjana, yani 160. kontenjana yerleşen öğrenci olsun. Eğer yeni puan hesaplaması sonunda Aylin Ahmet'in önüne geçerse, hooop Ahmet İstanbul Lisesi'nden aşağıya düşecek ve mesela Bahçelievler Anadolu Lisesi'ne yerleşecek. Bahçelievler Anadolu Lisesi'nin son öğrencisi hooop aşağıya kayacak…. Bu böyle gidecek… Herkes etkilenecek…
İşte bu nedenle ÖSYM gibi, MEB YEĞİTEK gibi merkezi sınav ve yerleştirme yapan kurumların hata yapma lüksleri yoktur. Yapılan bir hata varsa da düzeltmek için çok hızlı karar verip hatayı derhal telafi etmek şarttır. 2013 SBS sürecinde bu böyle olmamıştır.
Peki şimdi ne olacak? Bu konu uzun süre konuşulacak… Hukuki boyutu ile ilgili hukukçular, eğitimsel açısından eğitimciler, psikolojik açıdan psikologlar fikirlerini ortaya koyacaklar.
Ankara 18. İdare Mahkemesi'nin kararındaki "işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların oluşabileceği" ifadesi dikkat çekici. Ancak şunu da düşünmek gerekiyor. Mevcut durumdan geri adım atmak da telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracak. Eylül'den beri A okulunda okuyan öğrenciye, "kusura bakma değerli öğrenci, sen artık B okulunda okuyacaksın" diye nasıl diyebiliriz? İki ucu keskin bıçak…
Ülke olarak önemli bir sınavdan geçeceğiz. Adaletli ve pratik bir çözüm üretmek zorundayız. Hiç kimseyi mağdur etmeyecek bir yol bulmak zorundayız. Ve en önemlisi tüm bu süreci siyasi tartışmalardan steriltutmak zorundayız.
Akademik takvime 52 hafta yetmiyor
Üniversitelerde yürüyen tüm işler üniversite senatoları tarafından kabul edilen akademik takvime göre yürütülür. Takvim, mevzuat şartları ve YÖK kararları çerçevesinde oluşturulur. Bu kuralların ilki her yarıyıl en az 70 iş günü ders yapılmasıdır. Hemen hesaplayalım. Güz için 1 hafta ders kayıt, 14 hafta dersler, 1 hafta bayramlar, 2 hafta finaller, 1 hafta bütünleme, 1 hafta itirazlar-telafiler-not ilanları. Toplam 20. Bahar için de 20. Yaz okulu 1+7+1+1. Hepsi birden 20+20+10=50. Dinlenmeye ve beklenmedik olaylara sadece iki hafta kalıyor. Şiddetli bir kış olsa kar tatili yapmaya fırsat yok. YÖK'ün öğrenci odaklı bir yaklaşımla öğrencilere bütünleme, telafi vb haklar tanırken, uygulamada bunun üniversiteleri çok sıkıştırabildiğini de düşünmesi gerekiyor.