Yüce milletimiz çok çetin bir mücadelede çok önemli bir mevzi kazandı. Ama kimse mücadelenin bittiğini düşünmesin. Bu coğrafyada yaşıyorsak mücadeleci olmak zorundayız. Bugüne kadarki bütün mesele emperyal dış aklın anti demokratik yollarla deviremedikleri CB Erdoğan'ı devirerek, siyasal sitemimize sızdırdıkları PKK, FETÖ ve diğer görünmez artıklarla ülke yönetimine sahip olup, Türkiye'yi eski dönemlerdeki gibi dışa bağımlı, biat eden bir duruma getirmekti. Evet birileri rahatsız olsa da eski dönemlerde Türkiye ABD ve Batıya adeta biat edercesine bağımlı hale getirilmişti. Biat etmek istemeyen rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci, Turgut Özal, Adnan Menderes ve arkadaşları ve bir dönem ASELSAN'daki mühendisler, Killigiller, Demirağlar, Hürkuşlar gibi diğer sayamadığım nice değerli insanın başına neler geldiğini hep birlikte gördük. Kimi şaibeli olarak, kimileri ise açıkça suikastlara uğradı, kimileri de asıldı. Amacım geçmişle hesaplaşmak değil ama geçmişte yaşadıklarımızı bilmeden şimdiki kazanımlarımızın kıymetini anlayamayız. Geçmişte Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı rahmetli Ebulfez Elçibey'in sadece Kelbecer'deki sivil insanları tahliye amaçlı Türkiye'den istediği iki tane genel maksat helikopterini bile veremediğimiz günleri unutmayalım. 20 Aralık 1963'te Kıbrıs'ta kardeşlerimiz katledilirken ve tarihe kanlı Noel olayları diye geçen insanlık dışı şiddet eylemlerini oradaki soydaşlarımız yaşarken, ABD Başkanı Johnson'un bir mektubuyla Kıbrıs'a müdahalenin nasıl durdurulduğunu hiç ama hiç unutmayalım. Unutmadık ve unutmayacağız. Her zaman hatırlatmaya devam edeceğiz. Çünkü unutmak yok olmaktır.
Dikkat edilirse özellikle dış politikada çok önemli değişiklikleri de yaşamaktayız. Seçimin sonuçları 29 Mayıs tarihinde açıklandı, dört günde baş döndürücü gelişmelerle karşı karşıya kaldık. Öncelikle dış basında ani bir söylem değişikliği oldu. Diktatör Erdoğan gitti yerine Türkiye'nin demokratik lideri geldi. İkincisi hiç de tahmin edilemeyeceği şekilde başta ABD ve Batı ülkeleri olmak üzere devlet başkanları sayın Cumhurbaşkanını tebrik etmek üzere 29 Mayıs sabah ezanıyla birlikte sıraya girdiler (!). Bunun dış politikadaki değişimin sinyalleri olduğunu söylemiştim. Öyle de oldu. Yunanistan ABD ve Batı tarafından baskılandı. Yunanistan'la Türkiye arasında bahar, böcek, dostluk, diyalog havaları esmeye başladı. Mısır büyükelçi atanmasını istedi. Suudi Arabistan bazı Türk firmalarıyla 50 milyar dolarlık petrol rafinerisi ve üretim tesisleri kurmak için İstanbul'da görüşmeler yaptı. Azerbaycan ve Ermenistan Zengezur koridorunun açılması, bu koridorda büyük bir otoban ve demiryolu yapılması konusunda bu haziran ayı içinde bir anlaşma imzalayacaklarını deklere ettiler. Hepsi son dört günde oldu bunların. Ne kadar baş döndürücü bir hız değil mi?
Bu gelişmelerin hem ülkemiz hem de diğer ülkeler için de son derece önemli olduğunu belirtmek isterim. Yukarıda bahsettiğim gelişmelerin hepsini açıklayamayacağım ama Zengezur koridoruna biraz değinmek isterim. Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki 43 kilometrelik mesafe Zengezur koridoru olarak bilinir. Koridorun açılmasıyla birlikte inşa edilecek kara ve demir yolu Bakü, Tiflis, Kars güzergahını takip eden hattan daha kısa olacaktır. Ermenistan'daki Zengezur koridoru demek aslında sadece Orta Asya'daki kardeş Türk devletleri için değil ama aynı zamanda ve hatta daha fazla Çin için önemlidir. Ancak dünyanın üretim üssü olan Çin'de işler iyi gitmiyor. Çin son beş yılda beklenen büyüme performanslarının çok altında kaldı. Çin'in ABD'yi yakalayıp küresel güç olma yolunda ilerleyebilmesi için yıllık ortalama ekonomik büyümesinin yüzde on ve üzeri olması gerekirken, 2020'de pandemi nedeniyle yüzde 2,2 ve 2022 yılında ise sadece yüzde 3 büyüyebildi. Yani kısaca Çin'in mevcut şartlarda büyümesi durdu. Çin'in yeni yollara ve yeni alanlara çok acil ihtiyacı var. Yeni yolların kapısı Zengezur, anahtarı da Türkiye'de. Yani önümüze devasa ve stratejik fırsatlar çıkmıştır. Tarihin bize güldüğü anlardan biri de işte bu andır. Belki de en önemlisi Türkiye'de bu tarihi fırsatları ülkemiz için avantaja dönüştürebilecek Milli ve Muktedir siyasi irade var. Erdoğan var. YA OLMASAYDI...