İstanbul Boğazı, konumu itibarıyla Karadeniz’i dünyaya bağlamasının yanı sıra Tuna Nehri ve bağlantılı kanallar sistemi yoluyla da Doğu Avrupa’nın açık denizlere çıkış kapısı olup tarih boyunca siyasal, ekonomik ve kültürel sistemimizi şekillendirici bir role sahip olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin boğazlarımız üzerinde oluşturduğu baskıyı kaldırmak, trafik yükünü azaltmak ve kontrolünün Türkiye’de olmasını sağlamak üzere yapılması talimatını verdiği Kanal İstanbul’un yapım takvimi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2019-2023 stratejik planında açıklandı. 2023’e kadar yüzde 60’ının tamamlanması hedeflenen Kanal İstanbul’un toplam 75 milyar TL’ye mal olması öngörülüyor.
Mısır İstanbul Boğazı’nın 1/3 trafik yoğunluğu olan Süveyş Kanalı’ndan yılda yaklaşık 6 milyar dolar; İspanya, Cebelitarık boğazından yıllık 9 milyar dolar; Panama, Panama Kanalı’ndan yılda 1.3 milyar dolar para kazanırken Türkiye Montrö denen eziyet verici anlaşma yüzünden geçen gemilerden hiçbir gelir elde edemiyor.
Kendi boğazlarımızda yok sayılmamıza stratejik bir başkaldırı ve haykırış olan Kanal İstanbul projesi bedeller ödeyerek kazandığımız zaferlerin masalarda bir imza ile kaybedilmesinin telafisi olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımız asrın değil asırların projesi Kanal İstanbul ile sadece coğrafi değil, tarihi ve ekonomik bilcümle değişiklik ve hayati müdahaleyi de bir arada yapmakta ve şimdiden ilk kazmayı Türkiye düşmanlarının ayağına vurmaktadır ki çıkan gürültü de bunu göstermektedir.
Kendi oturduğu koltuklara sevdalı olanlardan Türkiye sevdasını anlamalarını beklemiyoruz elbette.
Kanal İstanbul yerli ve millidir. Kendisini dış ve düşman hesapların güdümüne kanalize edenler de umuyorum ki “Kanal İstanbul” ile arınacaktır!
***
Devrim’den Devrin Otomobili ’ne 2019’un son günlerinde öyle bir sahneye şahit olduk ki kendimizi ne kadar mesrur saysak az kalır... Bu sahne ki benzini bittiği için müzeye kaldırılan “Devrim’in” devrim niteliğindeki geri dönüşüydü. Yerli ve milli hamlelerle güçlü Türkiye’yi muktedir kılan Sayın Cumhurbaşkanımız yerli otomobil hamlesi ile tarihi bir dönüşümün “selektörünü” yaparak adeta dünyanın gözünü kamaştırmıştır.
Her kapısı ülkemizi dört koldan kucaklayan, hızı ile dünya mazlumlarının sinesine ulaşan; dostu güldüren, düşmanı kendinden geçiren bu üretim sadece bir araba değil, yarım kalmış hikayelerin tarihe hapsedilemeyeceğinin ispatıdır. Bu hamle “Yapamazsınız!” diyenlere; “İşte böyle yaparız, yaparsak en iyisini yaparız!” diye yüzlerinde patlayan bir cevap, yazılı milli bir tabeladır. Bu manzara ile aidiyetini bu topraklara perçinlemiş ulvi gönülleri sevindirenlerden Allah razı olsun.
Son söz olarak içimizdeki istemezükçülere Sayın Cumhurbaşkanımızın sözleriyle bir kez daha seslenmek istiyorum;
“DEVRİM” Otomobilinin önünü kestiniz. Lakin,
“DEVRİN” Otomobilinin önünü kesemeyeceksiniz...!
Merak Ediyorum;
Devrim otomobilini istemeyenler ile günümüzdeki yerli ve milli adımları eleştirenlerin aynı damardan besleniyor olmaları tesadüfle izah edilebilir mi?
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.