Geçtiğimiz günlerde ülkemizin güçlü liderlik eliyle sağlıkta geldiği noktayı gözler önüne seren bir haber ile karşılaştım.
İngiliz basınında yer alan haberde İngiltere’de beyninde tümör bulunan 12 yaşındaki oğlunun kanser tedavisini kendi ülkesinin devlet hastanelerinde yaptıramayan bir annenin, bağışlardan topladığı paralarla oğlunu Türkiye’de tedavi ettirdiği yazıyordu.
Habere göre, İngiltere Reading’de yaşayan 12 yaşındaki Charlie Ilsley, 2015 yılında beynindeki tümör dolayısıyla bir ameliyat geçirdi ancak kanser bu defa Charlie’nin omuriliğinde oluştu.
Charlie’nin annesi Toni Ilsley, Oxford’daki John Radcliffe Hastanesi’ndeki doktorların kendisine tümörün yayılmasını engellemekten başka bir şey yapamayacaklarını söylediğini açıkladı. Bunun üzerine anne, oğlunu yurtdışında tedavi ettirmek için bir bağış kampanyası başlattı ve oğlunu Türkiye’ye getirdi.
Türkiye’de tedavi sürecinin son derece olumlu gittiğini söyleyen Toni Ilsley, çok mutlu olduklarını ancak bir yandan da bunu İngiltere’de yapamadıklarından dolayı kızgın olduklarını söyledi.
Anne Toni, “Eğer oğlumu Türkiye’de tedavi ettirmeseydim, şimdiye kadar oğlum ölmüş olabilirdi” diye konuştu.
Haberi okuduktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekleştirilen sağlıkta dönüşüm sürecinin doğal bir yansıması olarak bir yaraya merhem, bir anne yüreğine ferahlık, bir çocuğa şifa vesilesi olabilen bir ülkenin bireyi olmanın onur ve gururunu yürekten hissettim.
Sağlık alanında ülkemizin geldiği noktanın kemalatına neşe ve huzur ile şahitlik eden, dünyayı da şahit tutan bu haber basit bir olay değildir.
İngiltere gibi bir “devin” kendi vatandaşına çare olamayışı Türkiye’nin varlığı ile ortadan kalkmış; insanı yaradılış emaneti olarak kabul etmişliğimizin tezahürü ile bir hasta umutsuzluktan umuda terfi etmiştir.
Bu haber, ekonomileri ile dünyaya meydan okuyanların iş hizmet ve çözüm olduğunda yetersiz kalışlarını, dünya sahnesindeki Türkiye rolünün ne denli mukaddes ve muazzez olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Değerli okurlarım, muasır medeniyet seviyesinde olmak ülkelerin ne gayri safi milli hasılası ile, ne dünya ekonomisindeki bilmem kaçıncı sıra ile, ne de sanayisindeki kalkınmışlığı ile açıklanabilir bir durum değildir. Bilakis tüm olumsuzlukların yanında üzerinde oynanan uluslararası oyunlara rağmen sağlıkta muhteşem bir dönüşümü başaran Türkiye örneği ile açıklanabilir ki bu son olay bu gerçeğin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Birilerinden şu umursamaz soruları duyabilirsiniz;
“Aman efendim ne olmuş ki?
Parasıyla değil mi?
Parasını vermiş, hizmetini almış!” …
O iş öyle değil işte efendim! Eğer parasıyla olsaydı paranın her şey olduğu memleketlerde çoktan çözülürdü bu mesele. Yürekledir bazı işler, gönülledir! Öldürmeye değil yaşatmaya yeminli olmakta gizlidir asıl mesele!
Bu vesileyle dünyanın neresinde olursa olsun sağlığını seven herkesi ülkemizin güvenilir sağlık sisteminde tedavi olmaya şifa bulmaya davet ediyorum. Bu gurur tablosunu bize armağan eden, iç dinamizmimizi ifade edebilme adına tüm şartları olgunlaştırsan Dünya Lideri Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha teşekkürü bir borç bilirim. İnsan ayrımı yapmayan Türkiye imarının ne denli ulvi bir seviyeye geldiğine şahitlik etmekten duyduğum mutluluğu da saygı ve muhabbet ile arz ederim.
Merak Ediyorum;
Hayvan barınaklarındaki hayvanların yüzde kaçı sahipleri tarafından hevesleri geçince terk edilen hayvanlardan oluşuyor?
Sağlık ve afiyet içinde kalınız!