Trabzonspor’un attığı üçüncü gole özel bir parantez açmak gerekir. Kasımpaşa adına peş peşe gelen 2 golün şaşkınlığına bağlamamak gerekir o anda yaşananları. Gol öncesi top rakipteyken karşılarında hep 2 bordo-mavili futbolcu vardı. En önemlisi, topu kapmak için verdikleri inanılmaz iştah ve mücadeleydi. Hem de Kasımpaşa ceza alanı çevresinde. O baskıya dayanmak açıkça zordu ve Nwakaeme’nin klasik golü geldi. Hüseyin Çimşir, kupa maçı sonrası ‘rotasyon’ ile işi olmadığını kanıtlayan, kazanan kadro ile çıktı sahaya. Sadece, Denizli maçında aksayan A. Parmak kulübedeydi. Takım içi adalete ve belli ki yeni teknik heyete inanan bordo-mavililerin bir avantajı da, Sosa gibi bir liderleri olmasıydı. Frikik golünde şuta zekayı ekleyip Kasımpaşa düğümünü çözen Arjantinli, yanındaki Ndiaye’nin çalışkanlığı ile iyice rahatladı, daha çok üretime geçti ve ilerideki 3’lüyü sürekli etkili bölgelerde tuttu. Hafta içi kupa maçında ilk kez takımın başındaydı Hüseyin Çimşir. Takımı gözlemledikçe yeni kararlar alacak tabii. İkinci maçında şu farkı ortaya koydu sadece: Denizli karşısında beklerin hücuma katkısı azdı. Dün Pereira’nın asisti vardı, Kamil Ahmet bir ara ileride en uçta ara pası bekliyordu! Trabzonspor’un ileri 3’lüsüne tedbir almak zor, hareketli, güçlü ve vücut estetikleriyle sanki ters orantılı ama çok teknik. Sörloth golleri, Nwakaeme şutları, asistleri ve çalımları ile büyük tehdit. Ekuban sürekli arayışta. Tıpkı -ekibi de genç- Çimşir dönemi gibi, kanı kaynıyor sanki herkesin, ‘daha fazla gol’ peşindeler, gol iştahları bitmedi dün.