Beşiktaş alternatif çözümler üretebilecek, esnek bir takım. Hem hoca hem de oyuncu kalitesi buna uygun. Başarı için ihtiyaç duyulan şartlar bir arada olunca da işler kolaylaşıyor.
Dünkü maçın ilk 30 dakikasında Beşiktaş'ın rakip kaleye tek bir isabetli şutu bile yoktu. Coşkuluydular, istekliydiler ama Rizespor, Beşiktaş'ın gol kanallarını çok iyi kapattı. Şenol Güneş bu sezon benzer maçlarda hep alternatif yöntemler denemek için ikinci yarıyı beklerdi. Ama dün ilk yarım saat geçtiğinde müdahale etme ihtiyacı duydu. Belli ki o da sahadaki oyuncular gibi skor avantajını elde etmek için sabırsızdı. Çünkü geciken gol, stresi daha da artırıp, takımı çıkmaz bir yola sürükleyebilirdi.
İlk yarım saat sonunda Quaresma ve Babel hem kanat değiştirdi hem de daha içe kat ederek oynamaya başladı. Onların kanatlarda boşalttıkları alanlara da bekler girerek hücuma destek vermeye başladı. Zira Rizespor sadece uzun toplarla ve göbekten zorluyordu, ortam kanatları öne çıkartmak için çok müsaitti. Bu küçük değişiklik, Beşiktaş için büyük bir fark yarattı. 2-3 denemenin ardından da sıfıra inen sol bek Adriano ortaladı, sağ bek Gökhan Gönül golü attı.
Normalde geriye düşen Rizespor'un ikinci yarıda beraberlik için risk alıp, savunmasını öne çıkarmasını bekliyordum. Ama yanıldım. Hikmet Karaman, '1-0 olsun, Beşiktaş'ın olsun' düşüncesiyle savunmada kalmaya devam etti. Zira maç böyle gittiği sürece 'bir umut' vardı.
Şenol Güneş'ten de 'sağlamcı' hamle geldi. O da Quaresma'yı çıkartıp, Tolgay'ı oyuna alarak Hikmet Hoca'ya, "Niyetinin farkındayım" mesajı vermekle kalmadı, 'Göbekteki ağrıyı' giderdi. 3 puan da tıkır tıkır geldi.
Türk futboluna bugüne kadar en büyük katkıyı veren ve Milli Takım'ı dünya üçüncüsü yapan Şenol Güneş bana göre, gelmiş geçmiş en büyük Türk antrenördür. Lucescu'ya 'Profesör', Fatih Terim'e 'İmparator' diyenler 'Başöğretmen'in hakkını teslim etmelidir.