Ali Babacan ilk kez medya önüne çıktı ve yıl bitmeden partilerini kuracaklarını açıkladı. Fakat Babacan, konuşmasında yeni bir partiye niye ihtiyaç duyduklarını açıklığa kavuşturamadı.
Babacan, insan hakları, demokrasi, adalet, ekonomi gibi pek çok başlıktan/sorundan bahsetse de somut bir gerekçe ortaya koyamıyor. Şüphesiz önemsedikleri ve güvendikleri konu başlığı ekonomi. Seçmen davranışını en çok ekonominin etkilediğini biliyorlar. Ama sanılmasın ki toplumun ekonomik dertlerini, sıkıntılarını çok da önemsiyorlar.
Zaten Ali Babacan ve birlikte hareket eden isimlere bakıldığında milletin derdiyle, sorunuyla ilgilenecek, dertlenecek isimler olmadığı görülecektir.
Ekonomi ve diğer sorunları sadece sıçrama basamağı olarak kullanmak istiyorlar. Bunun için de ekonomik krize, diplomatik anlaşmazlıklara ihtiyaçları var ki, zaten bu “yeni parti” lafları da Türkiye’ye “dolar suikastı” ile beraber girdi. Gerek Babacan’ın, gerekse de Ahmet Davutoğlu’nun “yeni parti” kurma fikri, ABD’yle ilişkilerin gerildiği, kur ataklarının yaşandığı bir dönemde şekillendi ve uluslararası ilişkilerdeki iniş çıkışlarla yakından bağlantılı. Dikkat edilirse ekonomik gidişat biraz olumlu yöne evrilince, ABD’yle beklenen siyasi kriz boşa çıkınca “yeni parti” girişimcilerinin de etkisi azaldı. Dışarı kaynaklı kriz azalınca bu kez içeriden kriz üretilmeye çalışılıyor. Sırf Babacan’ın kuracağı partiye biraz rüzgar elde edebilmek için.
Aslında kendilerine çok büyük hedefler koymuş değiller; Babacan da şu basit hesaba tav olmuş anlaşılan; AK Parti’den biraz oy tırtıklayıp Erdoğan’ın toplum desteğini yüzde 50’nin altına çekmek yeterli! Sonrasında Erdoğan’ın 20 yılda ürettiği siyasi mirasın üzerine çökecekler. Babacan’ın ciddi ciddi bir siyasi parti kurup bu partiyi iktidara taşıma gibi bir iddiasının olmadığı ortada.
Kağıt üzerinde gayet net ve başarılı gelebilir insana bu hesaplar ancak hayat bundan daha karmaşıktır; bütün bu ucuz planlar, yapanların başlarına da geçebilir. Şimdiden uyaralım.