Kürt sorununun çözümüne yönelik formüller arandığında herkes kendine göre dışarda bir model arıyor ve Türkiye ile karşılaştırıyor. Bazıları PKK'yı IRA'ya benzetirken başkaları 'Hayır ETA'ya benziyor' diyor. Oysa hiçbir ülkenin modeli başkalarına benzemez. Örneğin Kuzey İrlanda'nın bağımsızlığı için mücadele eden IRA... Nasıl olur da PKK'ya benzetilir.
Tabii Güneydoğu, Türkiye tarafından işgal edilmiş başka bir ülkenin toprağı kabul edilmezse. Çünkü Katolik IRA Protestan İngiliz işgal kuvvetlerine karşı mücadele ediyor. IRA'yı incelemek için geçmişte İrlanda'ya heyet üzerine heyet gitmiş meslektaşlarımız yazılar yazıp programlar yapmıştı.
Gelelim ETA'ya. Yani İspanya'daki Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden örgüt. Bunun hikayesi PKK'ya benziyor. Çünkü Bask bölgesi Fransa ve İspanya arasında paylaşılmışken Kürt toprağı da Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında bölüştürülmüştü. Hem de Osmanlı'nın dağılması sonrasında bu coğrafyanın haritalarını çizen emperyalist ülkeler tarafından.
İspanya'da bağımsızlık için mücadele eden başka gruplar ya da halklar da var. Örneğin başkenti Barselona olan Katalonya. Rusya Federasyonu sınırları içinde ise başta Çeçenistan olmak üzere 16 özerk bölge ya da cumhuriyet var. Çoğu da Müslüman.
MANDELA'YA BENZEMEZ
Bir de Quebec sorunu var. Kanada'da hemen hemen tümü Fransız kökenli olan ve yıllardır geniş yetkilerle donatılmış özerk bir yaşam süren insanlar bu ülkeden ayırlıp bağımsız devlet olma mücadelesi veriyorlar.
Demek istediğim Türkiye'de oluğu gibi birçok ülkede farklı etnik, mezhepsel ya da dinsel nedenlerle insanlar özerklik ya da bağımsızlık için mücadele ediyor. Ama Türkiye modeli hiçbir şekilde Güney Afrika modeline benzemiyor. Benzememesine rağmen bazıları oralara gidip incelemeler yapıyor ve Türkiye'ye tavsiyelerde bulunuyor.
CHP bile oraya heyetler gönderip incelemeler yaptırıyor.
Oysa hiç ilgisi yok. Güney Afrika yüz yıllar önce Hollandalılar, Almanlar, İngilizler ve başkaları tarafından işgal edilen bir kara Afrika ülkesidir. Bugünün nüfusuyla yaklaşık 35 milyon insan yaşıyor orada. Bunların 5 milyon kadarı yukarıda saydığım milletlerden gelen beyazlardır. Bir o kadar da beyazların kendilerine hizmet etmesi amacıyla buralara taşıdığı Hint kökenliler var.
Geri kalan da yerli Afrikalı. Yani toprağın gerçek sahibi. 1990'da uluslararası baskıya dayanmayan ırkçı ve faşist beyaz yönetim 26 yıl süreyle hapiste tuttuğu özgürlük savaşçısı Mandela'yı serbest bıraktı ve özgürlük için amansız mücadele eden siyahlarla uzlaşmak zorunda kaldı. Böylece Mandela ilk siyahi cumhurbaşkanı seçildi. Dolaysıyla Güney Afrika modeliyle Türkiye arasında bir benzerlik aranacaksa belki yalnızca hükümet ile Öcalan arasındaki uzlaşmadan söz edilebilir. Belki de bu nedenle Batı'da bazı çevreler Öcalan'ı ikinci bir Mandela görenler var. Hatta hatırlanırsa Mandela 1992'de kendisine verilen Atatürk Barış Ödülü'nü Türkiye'nin Kürtlere yönelik politikasını gerekçe göstererek kabul etmemişti.
SURİYE VE İRAN'A DİKKAT
Bir kez daha söylüyorum; hiçbir model başka bir modele benzemez. Çünkü her ülkenin siyasal sistemi, tarihi ve coğrafyası başka bir ülkeye benzemez. Hele etnik, dinsel, mezhepsel, sosyal, kültürel ve genetik insan özellikleri asla.
Dolayısıyla Kürt sorununun çözümüne yönelik çabalara destek aranırken başka ülkelerin deneyimlerini örnek göstermeye gerek yok. Örneğin Bask deneyimine bakmak yerine Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinin mücadelesine bakmak daha mantıklıdır. Bu nedenle de Suriyeli Kürtler PKK mücadelesinden yararlanarak kazanımlar elde etme peşindeler. İranlı Kürtler ise PJAK'tan dolayı PKK'ya Barzani'den dolayı KDP'ye bakıyorlar.
Suriye, İran ve dolaysıyla Irak ve Türkiye'de Barzani mi yoksa Öcalan mı ağır basacak onu da zaman gösterecek.
Akil adamlar olaylara bu çerçevede bakabilirlerse ta Afrika'ya kadar gitmelerine gerek kalmaz!