ABD ve Avrupa, 15 Temmuz darbesiyle Türkiye üzerinde kaybettiği gücü “Adalet” söylemi ve mağduriyet edebiyatıyla yeniden sağlamaya çalışıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “adalet” yürüyüşüyle, 15 Temmuz’da yitirdikleri psikolojik üstünlüğü yeniden ele geçirmek istiyorlar.
Küresel sistem, 15 Temmuz darbe girişimiyle Türkiye üzerindeki hedeflerine ulaşamadı; ama bu darbe ve terör saldırılarının yıkıcı sonuçları Türkiye’yi hâlâ olumsuz etkiliyor. ABD ve Avrupa’nın, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme ve Türkiye’yi kuşatma çabası ciddi bir engelle karşılaşmaksızın devam ederken, Türkiye, kendi içindeki sorunlardan başını kaldırıp bu olup bitenle yeterince ilgilenemiyor.
Suriye’de Rusya ile yapılan işbirliği şimdilik işe yarıyor görünse de bu ilişki, Batı’nın planlarını temelde değiştirecek niteliğe sahip görünmüyor. ABD, Suriye’nin kuzeyinde açtığı yedi ayrı askeri üste ne yapıyor? Ne uluslararası haber ajansları ne de bizdeki hakim medya, bu üslerde olup biteni haber yapıyor. Suriye’deki ABD faaliyetleri ciddi bir medya karartması altında.
SURİYE KAÇ GÜNDE BÖLÜNDÜ?
Şunu bilmekte fayda var; Suriye birkaç günde parçalanmadı, yıllarca süren hazırlığın sonunda bugünkü korkunç halini aldı; Irak, 1990’lardan sonra başlayan kuşatma ve 2003’teki işgal ile bu hale geldi. ABD işgali sonrası Irak’ta iktidara gelen siyasi güçler, Irak halkının canına okudu. DEAŞ’ın, Irak’ın önemli ve tarihi kentlerini işgal etmesini Bağdat’taki hükümet izledi. Irak’ın bölünmesinin gündeme gelmesinin sebebi de Bağdat yönetimidir; Irak Başbakanı, Kürtlerin “bağımsızlık referandumu” için “Bugün olmaz, yarın daha uygun şartlarda bölersiniz” diyerek tepki veriyor. Irak Başbakanı kendi ülkesinin bölünmesine ses çıkarmazken, Türkiye’nin itirazı ne kadar etkili olabilir?
Suriye’deki durum da farklı değil; Şam, ülkenin kuzeyini terör örgütü PKK/PYD’ye bıraktı; üstelik Suriye’yi bölen bu örgüt, Şam’ın koruması altında palazlanmadı mı?
ABD ve Avrupa, Türkiye’yi bölmeye Suriye ve Irak’tan başladı. Bugünkü Irak ve Suriye, Türkiye’nin yarınına dair bir işarettir; devlet ve millet, bu gerçeği iliklerine kadar hissedemez ve gerekli tedbirleri bugünden alamazsa yarın başımıza hangi çorabı örecekleri hiç belli olmaz.
CHP’NİN MİSYONU BÖLÜNMEYİ RASYONELLEŞTİRMEK
FETÖ ve PKK, Türk devletinin direncini kırmaya çalışırken, CHP ve HDP de Türkiye’nin bölünme sürecini rasyonelleştirmeye ve bunu ülkenin iç dinamiğiymiş gibi olağan kılmaya çalışmaktalar. Irak’a bakın; 2003’teki işgalden beri 2 milyon insanı katleden bir süreci “Saddam’ın diktatörlüğü” ile rasyonelleştirdiler. Sonuçta bu coğrafyadaki İslam medeniyetinin neredeyse bütün izleri silindi, yok edildi, tarihe gömüldü. Batı, bu oyunu kimlerle oynadı? Irak’taki sözde “muhalif” siyasilerle oynamadı mı?
Türkiye, 15 Temmuz’da darbeyi engelleyerek küresel sistemin “paralel devlet” ve “terör” ayağının üstesinden gelmeyi kısmen başardı, FETÖ ve PKK’ya karşı etkili operasyonlar sürdürülüyor; fakat Küreselcilerin siyasi ayağıyla mücadelede ciddi sıkıntı yaşanıyor. Batı, CHP ve HDP üzerinden varlığını ve etkisini göstermeye devam ediyor. Yapay gündemlerle Türkiye’yi gerçek sorunlarından uzak tutuyorlar. Bu döngüyü kırmak için yapılması gereken çok şey var; öncelikli olarak, yeni siyasal sisteme geçişin başlangıcı olan 2019 seçimlerine kadar gündeme hakim olunmalı, yapay gündem tuzağına düşülmemeli. FETÖ ve PKK’yla “güvenlik konsepti” içinde mücadele etmeye devam etmeli; CHP ve HDP’yle de “siyasi mücadele” anlayışıyla hareket edilmelidir.