FETÖ’nün 15 Temmuz’da giriştiği kalkışmanın birinci yılında bütün ülke ayakta; darbeciler lanetlenirken, yurdun dört bir tarafında o gece şehit düşen vatandaşlarımızla ilgili anma programları düzenleniyor.
Devlet, FETÖ ile mücadelede önemli bir mesafe katetmiş görünse de FETÖ’nün sirayet ettiği çevreler üzerinden hâlâ büyük bir propaganda savaşı yaşanıyor.
Darbenin arkasındaki uluslararası güçler, o gece ortaya çıkan büyük resmi, yani “düşman” saldırısını gizlemeye, unutturmaya çalışıyor. 15 Temmuz’u içeriden kaynaklanan bir tepki hareketi gibi göstermeye gayret ediyorlar.
Oysa 15 Temmuz bir dış saldırıydı; darbeye kalkışan unsurlar emirleri yurtdışından, yani ABD’den aldı. Bu da 15 Temmuz’un karargâhının Amerika olduğunu net bir şekilde gösteriyor. 15 Temmuz gecesi Türk milleti, yabancı devletlerin içerideki unsurlarıyla, savaş uçakları, helikopter, tank-top ve piyade güçleriyle üzerine ölümüne saldırdığını gördü.
Her Türk vatandaşı, o gece karargâhı ABD, koordinasyon merkezi NATO olan uluslararası bir saldırıyla devletimizin çökertilmeye, ülkemizin bölünerek işgale açık hale getirilmeye çalışıldığını net bir şekilde anladı.
İşte başarısız darbenin arkasından başlatılan propaganda savaşıyla bu gerçeği gizlemeye ve unutturmaya çalışıyorlar.
Batı, sahip olduğu devasa propaganda gücüyle, 15 Temmuz gecesi yaşananları ters yüz etmeye uğraşıyor. CHP ve Doğan medyasının başlattığı “Kontrollü darbe” söylemi, o gece olup biteni gizlemeye, milletin zihnini bulandırmaya ve içerideki düşman unsurlarının deşifresini engellemeye dönüktür.
ABD ve Avrupa, 15 Temmuz’un arkasında FETÖ’nün olduğu gerçeğini sistemli bir inkar politikasıyla reddediyor. Bu gerçeği kabul etmeleri demek zaten darbenin arkasında kendilerinin bulunduğunu kabul etmek anlamına gelir ki, yeni bir hamle şansını yitirmemek için bu gerçeği gizleyecekler.
ABD ve Avrupa, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü ajanlarını kullanarak Türk devletini çökertmek istedi; güney sınırlarımızda ise PKK/PYD’yi ağır silahlarla donatarak Türkiye’yi Irak ve Suriye gibi parçalamayı planlıyorlar.
Türkiye’nin, ABD ve Avrupa’ya karşı elindeki en büyük silah 15 Temmuz’un bir Batı saldırısı olduğu gerçeğidir. Bu gerçeği-bilgiyi yeterince işleyemez ve gereklerine göre hareket edemezse devletin bir sonraki darbeyi göğüslemesi mümkün olmaz.
15 Temmuz’un birinci yılında çıkarılması gereken ders; FETÖ’cü şakirtlerle mücadelenin tek başına yeterli olmayacağıdır; asıl mücadele edilmesi gereken güçler Batı ve içerideki uzantılarıdır, kara propaganda merkezleridir. Bunun içinde CHP var, hâkim medya grupları var, HDP var, Sorosçu yapılar var, neo-paralel unsurlar var. Siyasete, topluma, medyaya yön veren Batı’nın işbirlikçileri var.
FETÖ’yle mücadele asıl olarak bir şuur ve hakikat mücadelesidir. Hakikati eğip bükerek, pragmatist davranarak bu savaştan galip çıkılmaz. 15 Temmuz gecesi ortaya çıkan büyük gerçeği kaybedersek kazanılacak hiçbir zafer de olmaz. 15 Temmuz’u sulandırmalarının sebebi işte bu!