1
17 Kasım Pazartesi günü Hürriyet Gazetesi’nde Reha Çamuroğlu’yla yapılan bir mülakat yayınlandı. Orada, Reha Çamuroğlu kendini tanımlama sadedinde sorulan bir soruya şöyle cevap veriyor: “Ben bugün felsefi olarak anarşist diyebilirim hala. Bu ‘La ilahe illallah’ demektir. ‘Tanrıdan başka efendi tanımıyorum’ anlamında ben bugün de kendime anarşist derim.” Kendi adıma, bu cümleye hiç bir itirazım olamaz. Böyle bir duruş insanı ‘anarşist’ yapar mı, yapmaz mı ayrı bir tartışma konusu... Ama bu sözün işaret ettiği insan tipi özgür, onurlu ve omurgalı bir insandır şüphesiz.
Doğrusu, insan kendini nasıl tanımlıyorsa ona itibar etmek, onu doğru saymaktır.
Keşke her zaman öyle olsa.
2
Günümüzde, iletişimin gelişmesi sonucu pek yaşanmıyor olabilir. Ama benim yaşındakilerin, hiç değilse bir kez başından geçmiştir.
Özellikle şairler ve romancılara dair...
Onları önce yazdıklarından tanırsınız.
Yazdıklarından yola çıkarak bir kahraman inşa edersiniz, Sonra bir gün, bir vesileyle ‘kahraman’ınızla karşılaştığınızda hayal kırıklığına uğrarsınız.
“Ben bu adamdan nasıl bir kahraman çıkarabilmişim ki” diye hayıflanırsınız. Bu bağlamda keşke ‘İsmail’in, ‘Yeniçeri’nin yazarı Reha Çamuroğlu’nun söz konusu mülakatını okumasaydım.
3
Gerçi Çamuroğlu’nu ‘İsmail’i, ‘Yeniçeri’yi ve diğer kitaplarını okumadan, hatta o kitaplar yazılmadan çok önce tanıdım.
Yetmişli yılların ortalarıydı...
Bir grup arkadaşla ‘Düşünce Dergisi’ni çıkardığımız yıllar.
Bir gün bizim gibi genç bir arkadaş çıkageldi,
Solcu ve Alevi olduğunu söylüyordu.
Bize geliş nedeni ise; bir ‘Alevi ilmihali’ yazmak isteyişiydi. Alevi İlmihali yazmak için solcu ve alevi çevrelerini bırakıp Sünni İslamcılardan yardım istiyordu. Ki o yıllar ne Alevinin ne Kürdün, özellikle Alevinin açıktan açığa mensubiyetini söyleyemediği yıllardı.
O yıllarda Ak Parti veya Ak Parti ile irtibatlandırılacak bir anlayış değildi iktidarda olan. CHP ve/veya CHP zihniyetli siyasiler iktidarda idi.
Ama o solcu ve Alevi genç inancını tanımlamak amacıyla yapacağı bir çalışma için bugünün Ak Parti’sini oluşturan entelektüel zemini/altyapıyı hazırlayan o günün İslamcı gençlerine müracaat etmekten imtina etmiyordu. O çevre bir anlamda Tayyip Erdoğan’ın geldiği geleneği oluşturuyordu.
Oysa Çamuroğlu, Verdiği mülakatta “Tayyip Bey’in geldiği dini gelenek Aleviliği İslam içinde görmüyor” diyebilmekte.
Bu bir savrulma mıdır, yoksa bir çelişki mi?
Ya da “İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır” hali mi?
4
Çamuroğlu’nun çelişkisi sadece bununla kalsa iyi... Çamuroğlu, R. Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı sıfatıyla Dersim için özür dilemesini yeterli görmeyip Cumhurbaşkanı sıfatıyla bir daha özür dilemesini isterken;
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasının CHP adına ‘özür’ sayılacağını söyleyebiliyor.
Kaldı ki Çamuroğlu Dersim’i bir alevi katliamı görmeyip, ne demekse “modernizmin merkezi ulus devletin yerel inisiyatifleri eski halinde bırakamayacağı gerçeğinden...” bahsetmekte.
Bu teze göre ‘Alevilik’ ‘yerel inisiyatif’ olmuyor anlaşılan. İşin aslı... Çamuroğlu ‘Tanrıdan başka efendi’ kabul etmediğini söylüyor ama ‘devlet’i kutsamaktan da geri duramıyor.
“Ak Parti’de korkunç bir hayal kırıklığına uğradım (Hayal kırıklıklarının ne kadarı ideolojik, ilkesel; ne kadarı kişisel beklentilerle ilgilidir o başka bir konu) seçmen size ülkeyi idare edin diye oy verir, devleti ele geçirin diye değil.”
Entelektüel bir zihnin böyle bir takıntısını görmek gerçekten acı verici. Ne demek ‘devlet’i ele geçirmek. Yani istediğin kadar oy al...
Yol yap, köprü yap, derslik yap ama devlete karışma... Bu tam anlamıyla ‘Kemalist’ ve bir o kadar da gerici bir söylem değil mi?
Kaldı ki Çamuroğlu’nun ‘Kemalistliği’ bununla da sınırlı değil.
Davutoğlu’ndan bahisle,
“Sayın Davutoğlu’nu Afyon’da dinliyoruz. ‘Bu aziz millet, bu kadim millet’ diyor. Bu kadim milletin adı ne?” diye soruyor ve beklendiği cevabı söylüyor “Tabi ki Türk milleti demesi gerekiyor.”
Yoruma ihtiyaç var mı?
‘Tam bir kafatasçı yorum demeyi’ yakıştıramıyorum da...
Ne de olsa ‘anarşist’ bir kişilikle karşı karşıyayız.