Osmanlı toplum ve devlet hayatının güvenlik ve selâmetini sembolize eden akide şekeri geleneği, günümüzün düğün ve bayramlarında da yaşamaya devam ediyor.
Arapça kökenli olan 'Akide' sözcüğü, inanç, bağlılık, birbirinden ayrılmamak, yapışmak anlamında kullanılıyor.
2/30
BİR YENİÇERİ GELENEĞİ OLARAK AKİDE
Osmanlı döneminde yeniçerilerin sarayla kurduğu ilişkiden İstanbul'a has ağız tadı geleneğine yansımış olan akide şekerinin oldukça 'sert' ve 'yapışkan' bir şekilde devlet büyüklerine ikram edilişi; askerlerin Osmanlı devletine bağlılığına delil sayılmış ve adına da 'akide şekeri' denmiş.
3/30
SARAY AVLUSUNDA AKİDE MERASİMİ
Osmanlı İmparatorluğu'nun belkemiği sayılan yeniçerilere üç ayda bir ulufe bir diğer ifadeyle maaş dağıtılırdı. O gün geldiğinde 'ulufe divanı' kurulur, saray avlusunda fodla (pide gibi ince, yayvan, en esmer ve karışık undan pişirilmiş bir nevi ekmek), çorba, zerde ve pilavdan oluşan bir yemek ikram edilirdi. Aynı zamanda bu tören içinde yeralan 'akide merasimi' ise kapıkulu askerlerinin aldıkları aylıktan ve yedikleri yemekten memnun kaldığını gösteren simgesel bir ara törendi.
4/30
SARAY HELVAHANESİNDE ÖZENLE HAZIRLANIRDI
Saray helvahanesinde özel olarak hazırlanan ve fonksiyonundan dolayı "akide" denen bu şekerler dirhem (3.2 gr) hesabınca ve mangır (bakır para) biçiminde yapılırdı.
5/30
TABAKALAR İÇİNDE AKİDE İKRAMI
Bundan sonra kendilerine muhzır ağa, asesbaşı ağa ya da kul kethüdası tarafından tabakalar içinde şekerler sunulurdu
6/30
YEMEĞİ İLK TADANLAR
Ulufe divanının bu aşamasında, öncelikli olarak sadrazam ile divan-ı hümayun üyeleri askerin yemeğinden tadarlar, fodlayı kontrol ederlerdi
7/30
ÖNEMLİ BİR İŞARET
İcra edilen tören, yeniçerilerin bir şikâyetlerinin bulunmadığı anlamına gelen bir işaret sayılıyordu.
8/30
DERİN BİR OH: ASKERİN ŞİKAYETİ YOK!
Neticede şeker tabakalarının divana getirilmesinin bir başka anlamı da herkesin derin bir nefes alması demekti. Bu tablo asker ile sarayın arasında herhangi bir problem olmadığına delil sayılırdı.
9/30
ŞEHRİN HUZURUNUN SİMGESİ
Osmanlı İstanbulu'nun hayatında akide şekeri, saray ve ocak geleneği sebebiyle şehrin selamette olduğunu ve huzurunun bir simgesi olarak değerlendirilirdi.
10/30
İSTANBULLULARIN DAMAK TADI OLDU
Saray ve ocak arasında başlayan bu gelenek zamanla şehir halkının damak tadına da yansıdı. İmalatı basit olan akide şekeri, İstanbul'un maharetli şekercileri tarafından içine tarçın, karanfil, çeşitli baharat, zararsız boya ve koku maddeleri katılarak değişik biçimlerde hazırlanıyordu.
11/30
KAÇAK YAPILIP SATILABİLİYORDU
Akide şekeri tüketimi İstanbullar'ın hayatında o kadar yaygınlaştı ki, zamanla şekerci esnafı örgütüne bağlı olmaksızın akideyi kaçak olarak yapıp, satanlara bile rastlanır oldu.
12/30
ZAMANLA ANADOLU'YA YAYILDI
İstanbullular'ın sevip benimsediği aside, sade, fındıklı, fıstıklı, tarçınlı hatta kakaolu türleriyle zamanla Anadolu'da da yayılarak osmanlı coğrafyasının ağız tadı oldu.
13/30
17. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE ULAŞTI
Osmanlı toplum hayatında 17. yy'da yaygınlaşan Hz. Muhammed'in doğumunun anısına yapılan mevlit geleneğinde, Müslümanların Alla97a ve peygambere olan bağlılıkları ve sevgilerinin göstergesi olarak kabul edilen kokulu şurup ve şerbetlerin yanında akide şekeri yerini aldı. İkramların vazgeçilmez bir parçası olarak günümüze kadar ulaştı.
14/30
GÜNÜMÜZDE DE HUZUR VE GÜVENİ PEKİŞTİRİYOR
Günümüz Türkiyesinde akide şekeri, önemli günlerde, düğünlerde ve özellikle de bayramlarda eş, dost, misafir, ahbap ve akrabalara ikram edilerek huzur, güven, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeye devam ediyor.
15/30
Akide şekeri günümüzün bayramlarında da güncelliğini koruyan bir damak tadı olarak saltanatını sürdürüyor.