Kısmetse gelir Hint’ten Yemen’den,
Kısmet değilse ne gelir elden…
Bu sezon şampiyonluk Galatasaray’ın kısmetiydi. Sezon başında yeniden yapılanan kadroda iyi bir oyuncu grubu oluşturulmuş ancak ilk yarının sonlarına doğru başlayan düşüş alarm veriyordu. Fatih Terim, Türkiye Futbol Federasyonu’yla o olayları yaşamasaydı, Milli Takım’dan ayrılmasaydı belki de Galatasaray dünkü coşkuya asla ulaşamayacaktı. Tam heyecanın, coşkunun ve şampiyonluk ruhunun sönmeye başladığı dönemde Terim imdada yetişti ve yelkenleri yeniden rüzgârla doldurup, umut yolculuğuna daha güçlü devam etti.
Dümen ehil ellerde olsa da mali sıkıntılar yüzünden gemi su almaya başlamıştı. İkinci yarının ortalarına doğru yaşanan tökezleme ve çıkan çatlak sesler Galatasaray’ı kongreye sürükledi. Tam da bu sırada yaşanan yönetim değişikliği ve Abdurrahim Albayrak’ın Florya’ya dönüşü şampiyonluk yolunda Aslan’ın ikinci dopingi oldu.
Bu dönemde bedelli sermaye artışından gelen kaynakla, oyuncu ödemelerinin yapılması, Ndiaye’nin satışıyla gelen paranın yaralara merhem olması da unutulmaz.
Dün bu duygular altında Göztepe karşısına çıkan Galatasaray’dan kimse şampiyonluğu kaptırmasını beklemiyordu. Ama yine de “Futbol bu hiç belli olmaz” kaygıları da ayak titretiyordu. Sahadaki oyuncuların ilk 45 dakikadaki halleri, beyinlerinin ayaklarına hükmetmediğinin açık göstergesiydi. Öyle ki 10 metre yanlarındaki arkadaşlarına pas atamıyorlardı.
Ve devre arasında beklenen oldu, Fatih Terim dokunuşu geldi. Galatasaray önde basmaya ve pozisyon bulmaya başladı. Sonrasında kazanılan penaltıda Gomis’in topun başına geçmesi… Galatasaray’ın belki de bütün sezon yaşadıklarının özeti gibiydi bu sahne. Tam 3 penaltı kaçırmıştı Gomis ama pes etmeyeceğini göstermişti. Ve nitekim topu ağlarla buluşturduğunda Aslan da gerçek kimliğine büründü. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Başta Galatasaray olmak üzere ülkemizi Avrupa’da temsil edecek bütün takımlarımıza başarılar diliyorum.