Çözülemez gördüğümüz sorunlar karşısında çareyi sınır ötesinde arama alışkanlığı bu topraklar için yeni değil. Daha çok siyaset ve dış politika 'çıkmazları'nda ortaya çıkan 'müstemleke memleketi' sendromunun bugün geldiğimiz noktada futbola da sirayet etmiş olmasının izah edilir tarafı yok.
Ne diyor Kulüpler Birliği Başkanı Ahmet Nur Çebi, "Yurt dışında nasıl yabancı futbolcu transfer ediyorsak, hekemler de transfer edilmeli. Özellikle derbi maçları için yapılmalı."
Sanırsın futbolu dün keşfettik, bugün sorunumuza merhem arıyoruz!
Avrupa'nın 5 büyük ligi arasına girme hedefinden geldiğimiz hale bak.
Elbette bu sezon kritik hakem hatalarına tanıklık ettik, hem de VAR'a rağmen. Ama Premier Lig'i, Bundesliga'yı, La Liga'yı izleyen de benzer hatalara tanıklık etti. Kimsenin aklına 'yerlisini yabancısıyla ikame edelim' demek gelmedi.
Açıkçası özellikle VAR sonrası 'hakem kasıtlı, hakem hatalı' demek 'yönetemeyen'ler için bulunmaz bir sığınak oldu. Zira camiada yankı bulacak bir başarısızlığın nedenini 'saha dışı'nda aramak, orayı düşmanlaştırmak en kolay yönetim tarzı. Sosyal medyada trol hesaplarla başlayan ve dalga dalga tüm sporseverleri saran linç kültürü de bu kolaycı anlayışı pohpohluyor.
Öyle olunca sadece kulüplerin toplam borcunun son 8 yılda yüzde 579 oranında arttığını, dört kulübün toplam borcunun 7 bakanlığın 2021 yılı bütçesinden daha fazla olduğunu, buna rağmen ülke puanının hızla eridiğini konuşamıyorsun. Yabancı hakemlerin yönettiği Avrupa maçlarında aldığımız sonuçlar da ortada... Şampiyonumuz bile ön eleme oynayacak hale gelmiş, biz neyin peşindeyiz!
Yani bu tabloya bakıp, "Başkanlar da hata yapıyor, o zaman yabancı başkan getirelim onlar yönetsin" demek ne kadar saçma ise "Maçları yabancı hakemler yönetsin" demek de o kadar saçma, o kadar yersiz.
Türk futboluna, Türk hakemliğine, Türk futbolunun ideallerine, hedeflerine hakaret! Ortada bir sorun var, ama çözüm 'müstemleke sendromu'yla üretilen projelerden değil, bu toprağın insanlarına, değerlerine, kültürüne güvenmekten geçiyor!
İşe, 21. yüzyılın en iyi ikinci hakemi seçilen Cüneyt Çakır'ın nispeten düşük performansını 'eyyamcılık'la açıklamaktan vazgeçerek başlayabiliriz mesela!