İşte o büyük gün… Kimi çocuğun sevinç ve heyecanla kiminin ise kaygı ile beklediği gün geldi. Sınavlar, sözlüler, yoğun çalışma temposunun ardından gelen bir nefis tatil. Yaşı gereği oyunu odağı yapan çocuklar tatili iple çekerken, anne ve babalar bu süreci nasıl değerlendirmeleri gerektiği konusunda bilinçlenmeye ihtiyaç duyar. Neticede her çocuğun başarı durumu aynı olmadığından sürece bireysel müdahale edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim. Günün anlam ve önemini ‘karne korkusu’ sararken, anne-babalar çocuğa yaptıkları yanlış davranışlar sonucu kalıcı izler bırakabilirler. Birçok ebeveyn farkında olmadan eğitim sisteminden ötürü çocuklarına karşı baskı yapmakta, dolayısı ile birçok çocukta duygusal anlamda huzursuz hissetmektedir.
Önemsenmeyen çocuğun önemli yerlere gelmesi beklenilmemeli!
İyi bir gözlemci anne-baba çocuğunun ihtiyacına göre cevap verir. Kendi istekleri doğrultusunda değil, çocuğun ihtiyacı ve istekleri doğrultusunda hareket eder. Büyük günü huzursuzca ‘anne-babama ne diyeceğim’ korkusu ile bekleyen çocuk, kendini ifade etmekte zorluk çekeceğinden, var olan performansını saklayarak geliştirmesi gereken yönlerini fark ettiremez. Geri çekilme, mutsuz hissetme, bir işe yaramadığını düşünme süreci başlayabilir, bu durumda çocukta depresyon olma riskini arttırabilir. Önemsenmeyen bir çocuğun önemli yerlere gelmesi bekleniyorsa hayal kırıklıkları ile karşılaşmak kaçınılmazdır. Bu sürece doğru müdahale; çocuğu başkaları ile kıyaslama yapmadan başlayarak, kötü notlara sahip olunan karne için yapılması gerekenleri masaya yatırmak olmalıdır. Bir çocuğun ailesi tarafından kendi olduğu gibi kabullenilmesi çocuk için oldukça önemlidir. Sevgisini şartlı veren anne-babalar, çocuğun üzülmesine neden olurlar. Ebeveynler özelliklede karne günü çocukları ile ilgilenmeli, onları önemsediklerini belirten davranışlar sergilemelidir. İyi ya da kötü not hesabı sorularak notların düzelmeyeceği bilinmeli, okula neden gittiğinin hatırlatıldığı ve verimli ders çalışma alışkanlıklarının kazandırılmaya çalışıldığı sürecin benimsenmesi gerekmektedir. Çocuk, ailesinin yalnızca başarılarının kabullenildiğini düşünürse yalan söylemeye başlayabilir. ’Başarılı olamazsam kimse beni sevmez!’ düşüncesini benimseyen çocuk hayatı boyunca büyük bir engelle yaşayacaktır. Olana değil olacağa odaklanarak, notlara değil neler yapılması gerektiğine bakılan bir yöntem işe yarayacaktır. Korkan bir çocuk yetişiyorsa, korkan bir nesil doğacaktır! Sorunları halletmeye çalışırken yeni problemler ile karşılaşabilen anne-babalar öncelikle sakinliğini korumalı, bağırıp çağırmamalıdır. Asla çocuğa psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamamalıdır. Karne notu ne olursa olsun ebeveynler çocuklarının yanında olduklarını hissettirmelidirler. Var olan başarısızlık durumunda anne-babalar öncelikle kendilerini sorgulamalıdırlar. Sağlıklı iletişimin olmadığı eşlerin çocuklarında huzursuzluk olabileceği gibi, somatik rahatsızlıklara da rastlanabilmektedir. Burada da empati yapmalı, kendi anne-babanızın davranışları taklidi yapmadan, doğruluğu araştırılmalıdır. Anlaşılmadığını düşünen bir çocuk ailesinden uzaklaşarak onu anlayan kişilere yaklaşacaktır. Bu kişiler çocuk için uygun bir arkadaşlık değilse, süreç bağlarının kuvvetlenmesine olanak sağladığından, olumsuz davranışlarda artış gözlemlenebilmektedir.
Ödül verilmesi düşünülen bir karne ile karşılaşan anne ve babalar, durumu abartmadan mütevazı davranışlar sergilerseler, hediye için değil kendi başarısı için çalışan çocuklar yetiştirmiş olurlar. Vurgu yapılan davranış olmalıdır, neticede takdir edilmek her çocuğun hakkıdır. Aşırı övülen ve şımartılan çocukların beklentileri artış gösterebilmektedir. Çocuklar bu durumu bu şekilde sergilemeyen arkadaşları ile aralarına mesafe koyabilir, doğrunun kendilerinin her daim övüldüğü bir arkadaşlığı tercih etmelerinin olduğuna inanabilirler. Karneler çocukların zekâsını, hayat başarısını, ilgi ve yeteneklerini göstermez. Dolayısı ile bir araç olan karnenin evde abartılmaması, uzun vadede bir psikolog eşliğinde olumsuzlukların düzeltilmesi için çaba sarf edilmelidir.