CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin'de nakliyecilerle yaptığı ziyarete, bazı gazetecileri de davet etmiş.
"Gerilim istemiyoruz" demiş.
"Gerilimden kaçınmak lazım" demiş.
Ne güzel değil mi?
Ama arkasından, Cumhur İttifakı'nı hedef göstererek, "Karşı taraf gerilimi tırmandıracaktır" demiş.
Ama arkasından da "Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz" senaryosunu yazmış.
Gazeteciler irkilmiş olmalı ki, "Kemal Bey kastınız ne?" diye sormuşlar.
"Siyasi gerilim. Siyasi cinayetler" demiş!
Anlaşılan, sözünün vehametini fark etmiş, gerekçe bulmaya çabalamış.
Erdoğan'ın, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Rize'de HDP ile işbirliği konusunda vatandaşlardan gördüğü tepkiye atıfta bulunmuş, "Dur bakalım daha başınıza neler gelecek dedi. Açıkça tehdit ediyor" diye 'izah' etmiş!
Erdoğan'ın 'iktidardan gitmemek için her yolu deneyeceğini' iddia etmiş.
İnsanların katledildiği 6-7 Ekim olaylarında 'sokağa çağrı' yapan ittifak ortağı HDP'ye tek çift sözü olmayan birinin, bu konuda kulp takılacak tek bir eylemi olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'iftira' atıyor.
Bu sadece samimiyetsizlik değildir.
Bu açık bir 'ağır gerginlik yaratma' girişimidir.
Cumhurbaşkanı'nın aylar önce yaptığı bir siyasi eleştiriyi o gün bu ölçüde bağlamından çıkarmayan Kılıçdaroğlu, neden bugün gerginliği yükseltiyor?
Bu, 'Ajans kampanyası' diye geçiştirilecek bir şey de değildir.
Zira Kılıçdaroğlu'nun memuriyet deneyimi bile, sözünün nereye gideceğini, nasıl bir gerginlik ve kaygı yaratabileceğini bilmesi için yeterlidir.
Gazetecilikte haberin nitelikleri arasında 'kamu yararını gözetmek' de vardır.
O yüzden, cuma günü Kılıçdaroğlu'nun bu sözünü okuyunca, önce manşete çekmek istedim, sonra vazgeçtim.
'Milletin kışkırtmaya yönelik bir kirli siyaset' olarak değerlendirip, büyütmedim.
Ama dün CHP'nin ortağı İyi Parti'nin Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın da Kılıçdaroğlu'nun arkasına takılınca, yüksek sesle 'amacınız ne' diye sormak şart oldu.
Zira Kılıçdaroğlu bu sözleri yeni söylemiyordu, 4,5 yıl önce de söylemişti ve ardından Türkiye tarihinin en ağır terör saldırısıyla karşı karşıya kalmıştı.
Bir ülkede iktidarı, "iktidardan gitmemek için siyasi cinayet işleyecek" diye itham etmek, "o iktidarı şeytanlaştırma ve o iktidara karşı yapılacak saldırıları meşrulaştırma" girişimidir.
Kılıçdaroğlu bunu 13 Mart 2016'da yaptı.
Üstelik aynı sözlerle...
Ortada ne Meral Akşener'in Rize ziyareti vardı, ne başka birşey...
Ama arkasından 4 ay sonra 15 Temmuz 2016'da onun 'şeytanlaştırmaya' ve 'olası saldırıları meşrulaştırmaya' çalıştığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne yönelik alçakça bir darbe girişimi yapıldı.
Kendisi bunu 'televizyondan' izledi, sonucunu bekledi.
Tıpkı, ABD'de aynı şekilde 'bilgisayar oyunu gibi' sonucu bekleyen ve günler sonra tepki veren 'dostları' gibi...
Ve yine onlarla birlikte, Türk Milleti'nin direnişini 'tiyatro, senaryo' diyerek itibarsızlaştırmaya çalıştı.
Yazdıklarıma 'komplo teorisi' diyecek olanlar, önce Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin tutarlı tek bir dayanağı olup olmadığına bakmalı.
Bir de, 'dostları'nın bişeyler üfleyip üflemediğine...
Öte yandan;
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalara bakın.
Memurlara 3600 ek gösterge verilmesinden, öğrencilere burs ve iş imkanından söz ediyor.
Korku siyasetine karşı müjde siyaseti...
Başka söze gerek yok...