Dün büyük bir afet yaşayan İstanbul'un geçmişinde meydana gelen fırtınalar bundan daha az değildi.
İşte onlardan bazıları
2/18
BİZANS'TA BÜYÜK GÜNAHLARDAN SONRA GELEN FELAKETLER İNANCI
İstanbullular tarihin çeşitli dönemlerinde büyük yağmurların korku ve tehlikesine uğradılar. Eski şehirliler şimşeklerle, yıldırımlarla kopan boranların, bazen kan renginde, yağan yağmurların büyük günahlardan sonra gelen felaketler olduğuna inanırlardı.
3/18
GÖKTEN KÜL YAĞMIŞTI
407 yılı Nisan ayının birinci günü yıldırımlarla ve yağmurlu başlayan bora, İstanbul çarşısının çatısındaki tunç levhaları tamamen söktü. 65 yıl sonra şehre gökten kül yağmış ve evlerin çatıları bu madde ile dört parmak yüksekliğinde örtülmüştü.
4/18
GÜNEŞİN RENGİ GÖLGELENDİ
618 yılının yine 1 Nisan'ında şehirde yer yer göller oluşturan devamlı bir yağmur yağmış, güneşin rengi gölgeli bir hal almıştı. Bundan sonra şehirde kıtlık baş göstermişti.
5/18
KAN RENGİNE BENZEYEN TOZ
857 Haziran'ında gökten kan rengine benzeyen bir toz yağdı. 887 Ekim'inin 20'sinde ay tutulmuş ve bu altı saat devam etmişti. O gece şiddetli gök gürlemeleri olmuş, yollara düşen yıldırımlardan yedi kişi ölmüştü.
6/18
HALK YILDIZI GÜNEŞ ZANNETTİ
1034 yılı 14 Nisan pazar günü öğleden önce yağan dehşetli bir doludan ağaçlarkırılmış, mabetler ile evler yıkılmış ve ürünler mahvolmuştu. O gece saat üçte bir yıldız o kadar parlak olarak göründü ki, halk güneş çıktı zannetti.
7/18
KAN RENGİNDE YAĞAN YAĞMUR
1283 Mayıs'ında İstanbul'a kan renginde bir yağmur yağmış, bundan 14 yıl sonra bir Ağustos ayında İstanbulluları korkutan şiddetli bir yağmur yirmi dört saat hiç durmadan devam etmişti.
8/18
DENİZ GÜNLERCE KIRMIZI VE SİYAH BENEKLERLE DALGALANDI
Bu yağmurlarla oluşan seller yolları hendek haline getirmiş, ağaçlar, çiftçilerin kulübeleri yerlerinden sökülüp denize sürüklenmiş ve şehir hemen hemen büyük bir göl halini almıştı. Deniz günlerce, sürülmüş toprak gibi beyaz, kırmızı ve siyah renklerle akmıştı. 1309 yılı Mart'ında İstanbul'da bir deprem olmuş ve bunu dehşetli bir tufan takip etmişti.
9/18
İstanbul'un Türkler tarafından fethinden sonra da şehirde çeşitli devirlerde yağmur ve sel âfetler oldu.
10/18
KANUNİ CANINI ZOR KURTARDI
Fakat Osmanlı tarihinin kaydettiği en ünlü ssu taşkınlarından birisi, 1563 Eylül'ünün 20'sinde meydana geldi. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölüm tehlikesi geçirdiği su sel, İstanbul ve civarını sular altında bırakmıştı. O sabah Halkalı dere vadisinde ava çıkan Padişah, başlayan bora ve yağmurdan kaçınarak İskender Çelebi Sarayı'na sığındı.
11/18
İRİ YARI ADAMIN OMZUNDA ÇATIYA ÇIKTI
Yirmi dört saat içinde 74 eve ve binalara yıldırım düşmüş, Büyükekmece Gölü'ne kadar akan ırmaklar görülmemiş bir şekilde yükselmiş ve bütün o çevreyi sular basmıştı. Bu sular şiddetli bir hızla akarak Padişah'ın bulunduğu binaya yönelmiş ve o sırada iri yarı bir adam, Kanuni'yi omuzlarına alarak binanın çatısına çıkarmıştı. Padişah, selin sonuna kadar orada kalmaya mecbur olmuştu.
12/18
EYÜP CAMİ SULARIN İÇİNDE KALMIŞTI
Sonraları, köprüler yıkılmış, çiftlikler, bahçeler büyük hasar görmüş, Eyüp Camii ve diğer birçok binalar içine sular girmiş, tam bir hafta deniz suları bulanık olarak akmıştı. Yıkılan yerlerin tamirine ve Büyükçekmece'de yeni bir köprü inşasına yarım milyon lira ayrılmıştı.
13/18
BUGÜNKÜ KÖPRÜ O GÜNDEN KALMA
Padişah, Büyükçekmece'de ateşe, suya, depreme direnecek derecede sağlam ve aynı derecede zarif bir köprü yapılmasını emretti. Böylece gerçekten asırlara ve tabii hadiselerin tahribine dayanan bugünkü güzel köprü yapıldı.
14/18
YAĞMUR DEĞİL DOLU SAĞANAĞI
İstanbul'un ve Boğaziçi'nin geçirdiği sel felaketlerinden birisi de III. Ahmed devrinde yaşandı. Lale bahçelerinin, İbrahim Paşa'nınkurdurduğu kasırların üzerine bir sabah iri taneleriyle yoğun bir dolu sağanağı boşandı.
15/18
BOĞAZİÇİ'NİN BAHÇELERİ SÖKÜLDÜ
Boğaziçi köylerinin sokak ve çarşıları büyük hasar aldı. Yalıların kara taraflarındaki sağlam duvarları yıkıldı. Yoğun dolu ve yağmurlar üç saat devam etti. Dolular arasında 70-80 dirhem gelenleri vardı. Şehrin ve Boğaziçi'nin bahçeleri, betonları sökülüp bozuldu.
16/18
İSTANBULLULAR "iKİNCİ TUFAN" ZANNETTİ
İstanbul, 1750 yılında da bir büyük yağmur afetine uğradı. Tarihçiler 1789 yılında da İstanbul'da tufan-ı sâni (ikinci tufan) denecek kadar bir büyük yağmur yağdığını kaydediyorlar. Bu yağmurla da İstanbul'da birçok binalar harap olmuştu.
17/18
KURŞUNLAR KOPTU DAMLAR UÇTU
1820 yılı Ekim ayında şehirde büyük bir tahribat yapan fırtına koptu. Binaların kiremitleri, camları uçup kırıldı. Kurşun örtülü damlardan kurşunlar kopup, bükülerek uzak mesafelere kadar sürüklendi.
18/18
HALİÇ'TEKİ GEMİLERİN DEMİRLERİ KOPTU
Arkadan gelen fındık büyüklüğündeki dolu da bağ ve bahçelere müthiş zarar verdi. Camilerin kurşunları, minarelerin külahları uçtu. Şehzadebaşı Camii avlusundaki bir büyük çınarın kökü il eberaber sökülüp bir süre yerde sürüklenmesi, bu manzarayı görenleri dehşete düşürdü. Dolmabahçe'de ve Boğaziçi'nin diğer kıyılarında büyük ağaçlar, selviler yıkılıp yerle bir oldular. Haliç'te birgemi demirinden kopup denizin dalgalarına kapılıp sulara gömüldü. Sahildeki binalar özellikle Salıpazarı'ndan Ortaköy'e kadar olan yerlerdeki yalılar, dükkanlar ve binalar çok büyük zarar gördü.