Dünyanın böylesine hızla değiştiği, her gün bir yeniliğin yaşandığı bir ortamda ‘yeni’ sloganının çok da makbul olması beklenmez. Tam tersine ‘eskinin’ giderek özlendiği, korunmak istendiği, kıymetinin bilinip sahiplenildiği bir ruh halinin öngörülmesi çok daha gerçekçidir. Nitekim kültürel kimliklerinin bilincinde olan Batı ülkelerinde, bugünün hızlı değişimi dünden bize kalanın daha fazla önemsenmesine neden oluyor. Türkiye’de bu duyarlılık çok daha az ama AKP iktidarı son dönemde tarihle yeniden bağ kurmanın ve buradan hareketle eskinin duygu ve estetiğinin hatırlanmasının yollarını arıyor. Yeni olan yaşanıyor ama pek de saygı görmüyor. Çünkü günümüzün post modern dünyasında ‘yeni’ adı verilen şeyler, parlayıp sönen kısa vadeli ve sığ özgünlük gösterilerinden ibaret kalabiliyor.
Benzer bir izlenimin Türkiye toplumu için de geçerli olduğu söylenebilir. Şehirlerin değişim hızı o denli yüksek ki, birkaç yıl arayla ziyaret ettiğinizde nerede olduğunuzu anlamakta zorluk çekebiliyorsunuz. Teknolojik gelişmeler ise insanları mesafe sınırı olmadan küresel bir sanallığın parçası yapabiliyor ve o diyarda ‘yeniyi’ her gün yeniden üretmek ve farklılaştırmak için büyük bir yarış var. Dolayısıyla belki genç kuşaklar için ‘yeni’ tüketim temelli hayatı kolaylaştırması beklenen bir davet mesajı olarak algılanabilir ama onlar için bile giderek yorucu ve hatta hızla ‘eskiyen’ bir kavram.
Yıllar önce bazı aydınların girişimiyle ortaya çıkan Yeni Demokrasi Hareketi’ndeki ‘yeninin’ muhtemelen bir çekiciliği vardı. 12 Eylül’ün üzerinden on küsur yıl geçmiş, entelektüel enerji budanmış, Kürt meselesine savaş çağrıları egemen olmuş, inanç ve ifade özgürlükleri egzotik bir hak haline dönüşmüştü. Böyle bir ortamda ‘yeni’ demokrasiyi aramak topluma bütünlükçü bir değişim mesajı vermek anlamına gelmişti. Oysa bugün vesayetin büyük ölçüde geri çekildiği, en azından görünür ve açık bir siyasi engel olmaktan çıktığı bir noktadayız. İfade ve inanç özgürlüğü Türkiye tarihinin en üst noktasında. Konuşulamayan, açıkça savunulamayan hiçbir tabu kalmadı… Kürt meselesi çözüm yolunda. Dersim özrünü, 1915 taziyesini duyduk… Hiçbir alanda tam olarak sorunlarla yüzleşilmiş olmasa da yola çoktan çıkıldı ve dolayısıyla ortada ‘yeni’ adıyla sunulabilecek bir şey yok.
Bu arka plana rağmen AKP’nin ‘yeni Türkiye’ ibaresini bir seçim sloganı, hatta daha da ötesinde önümüzdeki on yılı içerecek bir kuşatıcı ifade olarak ortaya atması ne denli parlak bir fikir olabilir? Üstelik karşımızda iktidara yeni gelmiş, zihnindeki ‘yeniyi’ bize sunacak bir parti bulunmuyor. Zaten on üç yıldır yönetmekte olan ve de giderek demokratik uygulamalardan şu veya bu nedenle sapma gösterdiği iddia edilen bir parti bu. Diğer bir deyişle birçok kişi için zaten karşımızda ‘yeni’ bir AKP bulunuyor ve söz konusu ‘yeniliğin’ pek de olumlu olduğu düşünülmüyor.
Ne var ki AKP ‘yeni’ kelimesi üzerinden kendisini sunmayı düşünmekle kalmadı, görünen o ki bu partinin seçmeni de söz konusu sloganı anlamlı bularak benimsedi. Demek ki etrafta algıladığımız eski/yeni farklılığının çok ötesinde bir başka eski/yeni ayrışması üzerinden konuşmak durumundayız. Ayrıca belki de alışageldiğimiz eski/yeni ilişkisinden de farklılaşan bir ‘yeni’ durumla karşı karşıyayız.
Bunun böyle olup olmadığını zaman gösterecek. Ama en azından şu an için AKP’nin ‘yeniyi’ farklı bir içerik ve işlevle tanımlamaya çalıştığını ve bu mesajın toplumun çoğunluğuna ulaştığını görmekte yarar var. Bu tarihsel, kültürel ve ideolojik bir içerik… Bu ülkenin tarihsel macerası içinde bir dönemin, bir büyük parantezin kapandığını tespit ediyor. Önümüzdeki döneme karakterini verecek olan unsurun yerlilik olacağını haber veriyor. Özgürlükleri tahkim etmek ve katılımcılığın önünü açmak zorunda olan bir inşa faaliyetinin eşiğinde olduğumuzu söylüyor. Ve bütün bunların toplumun çoğulcu yapısı içinde onunla birlikte ‘aranırken’, klasik hiyerarşilerin ‘eskide’ kalacağını iddia ediyor.
Yeni olan ve ‘yeni’ olarak algılanan budur… Farklılık ‘yeninin’ doğrusal bir değişim çizgisi içinden ürememiş olmasından kaynaklanıyor. AKP’nin tahayyülündeki ‘yeni’, Türkiye’nin bir zihniyet eşiği geçmesine neden olacak kültürel ve kurumsal dönüşümün habercisi. Bu tahayyül gerçekçi bir tasavvura dönüşebilecek mi ve o tasavvur kuşatıcı bir model içerisinde bu toplumu taşıyabilecek mi, bunu zaman gösterecek. Ama karşımızda ‘yeni’ bir bahis, ‘yeni’ bir davet var… AKP’ye muhalefet etmek isteyenlerin bir an önce geçmişten kopmaları gerektiğini hatırlatan bir bahis ve davet…