Şu ünlü reyting kuruluşlarından birinin, içerde kriz çıkmasını arzu edenlerden birisine şöyle bir soru sorduğu rivayet edilse yeridir: ‘Bizler dışardan sizler içerden uğraştığınız halde ekonomide neden bir kriz çıkarmayı başaramıyoruz?’ Bu sorunun kaç defa sorulmuş olduğunu doğrusu bilmiyoruz fakat içerdekiler anlasın-anlamasın dışardakilerin gerçekten bunu merak ettiklerini tahmin etmek zor değildir.
Enflasyonda düşme eğiliminin devamına, 2019’un başından itibaren sanayi üretiminde artış devam etmesine karşın hala ‘bir kriz oldu olacak’ diye umanları bekleyen esas büyük sürpriz cari açıkta asla tahmin etmedikleri düşüşten sonra geçen ay ortaya çıkan cari fazladır. Evet, Türk ekonomisi cari işlemler fazlası verecek bir yoldadır; geçen yılın son dört ayında ortaya çıkan bu eğilimin devam ettiği ve mayıs ayında 151 milyon dolar olan cari fazlanın artarak devam etmekte olduğu görülmektedir.
BÜYÜMENİN KAYNAĞI NE?
Yıl sonu itibariyle 5 Milyar dolar civarında gerçekleşecek bir cari açık önümüzdeki dönemde Türkiye’nin cari fazla vererek büyümeye yöneldiğine işaret etmektedir. Elbette buna bahane arayıp ‘ithalat durdu bunun için cari açık düşüyor’ dediklerini duymak mümkün fakat zaten mesele ithalata dayalı büyümeden ihracata dayalı büyümeye geçmek değil miydi?
Ekonominin yaşadığı sıkıntılara, dışardan gelen saldırılara, yapısal bazı sorunların meydana getirdiği dalgalanmalara ve dış konjonktürün negatif etkilerine rağmen neden bir krize gitmediğini anlmak gerekir. Yaşadığı sıkıntıları ‘faiz-döviz-enflasyon-durgunluk-kriz’ sarmalından oluşan kriz kısır döngüsüne girmeden hatta bu çarkı kırarak ekonominin yeniden toparlanma sürecine girmesini analiz etmek doğru değerlendirmek lazımdır. Burada bakılması gereken ilk yer reel sektörle yani doğrudan üretim yapısının verileriyle ilgili olacaktır. Daha önce ele aldığım İstanbul Sanayi Odasının açıkladığı ‘Sanayi 500 Raporu’ bu konunun ilk önemli kaynağıdır. Üretim yapısının diğer önemli kaynağı ‘İkinci 500 Raporu’dur.
TOPARLANMA
Geçtiğimiz günlerde açıklanan bu raporun önemi, Türk sanayinin beş yüz önemli kuruluşunu kapsayan ülkemize göre büyük sanayi kuruluşlarının dışında kalan, orta ve küçük ölçekli üretim yapısının ekonomik durumunu tespit etmesidir. Türk ekonomisinin dinamik boyutunu oluşturan KOBİ diye bilinen bu kuruluşların büyümesinin zor şartlara rağmen % 6 reel büyümeyi gerçekleştirmesi ekonominin gücünün reel sektörden, üretimden geldiğini ortaya koymaktadır.
İkinci 500’ü oluşturan sanayinin küresel ölçekte ekonomide yaşanan sorunlara, içerdeki dalgalanmalara rağmen reel olarak büyümesi, üretimden satışlarını % 27.8 artırması, faaliyet karlarını %51.7 artırması aslında sanayinin tamamında meydana gelen büyüme eğiliminin kaynağının ne olduğunu da ortaya koymaktadır. Kısaca, Türkiye ekonomisinin konjonktürü gerekçe göstererek yeniden eski hastalıklı politikalara dönmesini, ‘yüksek faiz-enflasyon-düşük büyüme-dış borç’ sarmalına girmesini, IMF kapısına gitmesini ümit edenler boşuna beklemektedirler.