Ekonomiler zaman zaman zor dönemlerden geçebilirler fakat bugün yaşanılan salgın süreci bunlardan farklıdır. Bunlar adı üstünde "olağandışı durumlardır". Dolayısıyla salgın süreçleri, ekonomiler açısından zor değil "olağanüstü zor" dönemlerdir. Bu süreçte ekonomiler değerlendirilirken, onların karşılaşılan bu yeni duruma verdiği cevap ve sorunları çözme gücü göz önüne alınmalıdır.
Bütün dünya ekonomilerinin adeta ayakta durmak için çaba sarf ettiği bir zamanda, işlerin çok iyi olmasını beklemek gerçekçi değildir. Bu bakımdan, dünya üzerindeki bütün ekonomilerin içine kapandığı, işlerin neredeyse durma noktasına geldiği bir süreçte, ekonomilerin büyümesi zor olsa da bunu başaran ülkelerin pandemi sonrası dönemde daha farklı bir gelişme göstereceklerini söylemek iyimserlik sayılmamalıdır.
EKONOMİ VE İSTİKRAR
Geçtiğimiz günlerde Türkiye ile ilgili raporunu kamuoyu ile paylaşan IMF"nin Türk ekonomisiyle ilgili daha önce açıkladığı büyüme oranlarını revize ederek, bu yıl için büyüme oranını % 6 olarak belirlemesi oldukça dikkat çekmesi gereken bir olaydır. Dikkat çekmesi gerekir, çünkü IMF eski alışkanlıklarla, küresel öncesi çağdan kalan politikalarla, çevre ülkelere küresel ölçekte müdahaleler yapmaya kalkışan kurumların başında gelmektedir. Türkiye için "yüksek faiz-yüksek kur- enflasyon" sarmalını takip eden önerileri unutulmamıştır. IMF"nin, programlarında yer alan devalüasyon, sıkı para politikaları ve küçülme aşamalarını izleyen yaklaşımını benimsemeyen, bu sebeple de IMF ile bir angajmana girmeyen Türkiye"ye dönük olumlu bir tahminde bulunması, yani objektif olmaya çalışması önemlidir.
Türkiye gibi demokratikleşme mücadeleleri yaşayan, devlet sistemini reforme ettikçe demokratik hukuk devleti yolunda mesafe kat eden bir ülkeyi, Çin, Uzak Asya gibi otoriter rejimlerle kıyaslayarak, yaşanılan ekonomik sorunları hukuk devleti eksikliği ile izah etme girişimleri ancak ideolojik bağnazlıkla açıklanabilir; zira ekonomilerin sorunu istikrarlı bir kamu düzenin varlığıdır. Yabancı sermaye de birçok şeyin yanında buna bakar, yoksa Çin"e demokratik hukuk devleti var diye gitmemiştir.
İHRACAT VE BÜYÜME
Bu süreçte en önemli sorun büyümeyi sürdürmektir; daha önemlisi ise büyümeyi dış ticaret hadlerindeki olumsuz eğilimi pozitife dönüştürecek politikalarla devam ettirmektir. Ekonomi Bakanı Lütfi Elvan"ın devlet tecrübesi, DPT geçmişi; mikro olayları, makroekonomi politikaları içinde değerlendiren plancı birikimi çok değerlidir. Bunun büyümeye nitelik kazandırarak ekonomideki yapısal sorunu aşma yönünde ilerlemeye katkı yapması beklenmektedir. Bu sadece IMF"nin öngördüğü % 6 büyüme oranını yakalamakla kalmayıp, esas problemin aşılmasına yani cari denge sorununa çözüm üretme yolunda bir imkândır.
Türk ekonomisinin dinamizmini gerçekçi bir şekilde değerlendirmek için sadece döviz kuruna bakmak, "dövizi tutalım da faiz ne olursa olsun" demek eski hastalıklı yapıda kalalım demektir; bugün ekonomide yeni parametrelere bakmadan yapılacak hesaplar doğru çıkmayacaktır. Eski bakış açısında kalmak, kısır döngüde kalmakta ısrar demektir...