Darbe tartışmasına, üstelik CIA’in yan kuruluşu RAND raporuna dayanılarak bu tartışmanın yapılmasına ne dersiniz ya da ne demek gerekir?
RAND raporunu hazırlayanlara öncelikle söylenmesi gereken bir şey vardır: Efendiler sizin özenle hazırladığınız, diğer darbelerden farklı olarak Türk devletine son darbeyi vurmak üzere Soğuk Savaşın karanlık dehlizlerinde beslediğiniz devşirilmiş ihanet çetesi eliyle uygulamaya soktuğunuz 15 Temmuz girişiminizi Türk milleti mağlup etmiştir. Bu tarihten sonra böyle bir şeye teşebbüs etmeye hâlâ cesaretiniz var mıdır?
Orduda Kemalist; ulusalcı, milliyetçi ya da hangi adı verirseniz verin, bu ülkenin yurtsever askerlerini hâlâ böylesine kirli bir işin içine çekebileceğinize nasıl düşünürsünüz? FETÖ çetesinin içeride kalan ihanet şebekesi mensuplarının vasıtasıyla bu ülkenin yurtsever askerlerini bir darbe girişimine sürükleyebileceğinizi düşünecek kadar Türkiye düşmanlığı gözünüzü karartmış olabilir fakat bu ülkenin askerleri hangi fikirde olurlarsa olsunlar bu ihaneti görecek, sizin ipliğinizi pazara çıkaracak kadar yiğit ve cesur olduklarını orya koyacak şerefli insanlardır.
MESELE NEDİR?
İşin bir başka boyutu şudur; Türkiye’deki bütün darbeler Batı sisteminin patronajı tarafından NATO Karargâhı üzerinden devşirilmiş, yetiştirilmiş cuntalar üzerinden sahneye konuldukları için CIA’in yan kuruluşunun hazırladığı raporda yer alan darbeyle ilgili ifadelerin tartışılmaya açıldığını da düşünebiliriz fakat darbe söylemini içinden geçtiğimiz konjonktür içinde değerlendirmenin anlamlı olacağını hesaba katmak, daha gerçekçi olacaktır. Bu bağlamda bu tartışmaların yapılması dahi onların işine gelecektir.
Açıktır Türkiye Suriye, Libya, Irak, İran kısaca bölge meseleleri konusunda Batı sitemiyle çelişkiler yaşamaktadır. Batı sisteminin bütün unsurları tarafından Türkiye’nin Akdeniz’ den dışlanması için görüş birliğine varıldığı bir durumda Libya ile varılan mutabakat, bu yaklaşımın genişletilmesi hususunda atılan adımlar ortadayken Suriye’nin ve Irak’ın parçalanması ve bir terör örgütünden devlet yapılanması politikasına karşı ortaya konulan diplomatik tavır ve bunun askeri stratejik kapsamda derinleştirilmesi Batı açısından kabul edilebilecek bir durum olarak görülmediği anlaşılmaktadır.
DEVLET VE ORDU
Şimdi Türkiye’ye söylenmek istenenin ‘askeri /stratejik gücünüze güvenerek hareket etmeyin, bizim orada hâlâ harekete geçirebileceğimiz elemanlarımız vardır’ şeklinde bir algı oluşturmaya dönük bir çabaysa ya da devlet ve ordu arasında bir ‘güven krizi’ meydana getirmekse, şunun açıkça bilinmesi lazımdır Türk ordusunun her bir kahraman ferdi bu tür tereddütlere düşmeyecek bir devlet bilincine sahiptir.
Türkiye başta Devlet Başkanı olmak üzere bütün kurumlarıyla, ordusuyla milletiyle el ele sadece 15 Temmuz’da ülkesine saldıranlara cevap vermekle kalmayıp bugün ülkeyi, Akdeniz’den, Güney sınırlarından kuşatmak isteyenlere, her türlü ihanete de cevap verecek iradeye sahiptir. Bunun için darbe söylentileri hükümsüzdür, kimse suyu bulandıramaz.