Türkiye’nin ‘Barış Pınarı Harekatı’, Batı’nın öteki yüzünün bir kere daha ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dikkat edilse de edilmese de herkesin görebileceği şekilde ortaya konulan saldırgan, kindar, nefret dili aslında doğrudan doğruya Türkiye düşmanlığının dışa vurumudur.
Batı’nın Türkiye düşmanlığının bilinç altı, tarihsel, kültürel ve siyasal sebepleri vardır; bununla beraber bu işin bu kadar aleni hale gelmesinin aktüel sebebi Ortadoğu’da planladıkları oyunu bozan operasyonlardır. Avrupa ülkelerinin yıllardır hazırlamaya çalıştıkları etnik/mezhepsel kimlikler üzerinden bu coğrafyanın siyasal haritasını yeniden çizme girişimi, ABD’nin İsrail ve petrolün güvenliğini kontrol edecek, yeni Ortadoğu siyasetini gerçekleştirmek için yeni bir harita oluşturmak üzere fiili müdahaleleri karşısında ortaya konulan tavır, Türkiye’ye karşı öfke patlamasına yol açmıştır.
BAĞIMLILIĞIN TASFİYESİ
Yıllar yılı militer ideoloji üzerinden, cuntacı askerler veya sivil görünümlü devşirme siyasal bürokratlar vasıtasıyla demokratikleşme sürecinin önü kesilmiş, Meclis’i etkisiz hale getirilip NATO karargahı, GLADYO, medyadaki adamları veya sahibinin sesi konumundaki elemanlar aracılığıyla Batı’nın siyasal eksenine hapsolmuş bir ülkenin; ekonomisi IMF; Dünya Bankası tarafından denetim altına alınan Türkiye’nin bu bağımlılık zincirini kıracak hamleleri yapması Batı tarafından kolay kabul edilir bir şey değildir. Bütün bunlar zaten kara listeye alınmış bir ülke olmak için yeterlidir.
15 Temmuz, bu gidişata yani bağımlılık ilişkilerinin tasfiyesine karşı Batı sisteminin son bir müdahale girişimidir ki bunun mağlup edilmesi Batılı merkezlere büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Bundan sonra yapılan ‘sistem değişimi’ de dahil, demokratikleşme yönündeki bütün siyasal reformlar onlar tarafından tepkiyle karşılanmış hatta Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşması olarak nitelendirilmiştir. Bir başka söyleyişle Türkiye’nin demokratikleşmesi, ülkenin bağımsızlık iradesini kuvvetlendirdikçe, onlar ‘Türkiye demokrasiden uzaklaşıyor’, ‘tek adam rejimi kuruluyor’ gibi kampanyalara ağırlık vermekte, ‘demokrasiyi Batılı merkezlere bağımlılıkla’ eş anlamlı bir kavram olarak tanımlamaktadırlar.
TERÖR SEVİCİLİK VEYA NEKROFİLİ
Bugün Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlar Batı sisteminin sadece gerçek yüzünü ortaya çıkarmakla kalmamış, Ortadoğu’ya yönelik yeni sömürgeci siyasetini de engellemiş bulunmaktadır. ABD ile varılan mutabakat, askeri operasyona ara verilmesi, sadece terör örgütünün çekilmesi, güvenli bölgenin kurulması yönünde bir adım atılması değildir, Batı sisteminin stratejisinin başarısızlığının tescilidir. Batı’nın terör seviciliği, terör örgütleri üzerinden Türkiye düşmanlığı çaresiz kalmıştır.
Bundan sonra PKK/PYD terör yapılanması Suriye rejimiyle işbirliği değil ancak ona sığınacak duruma girmiş olacaktır; burada Türkiye-Rusya arasından yürütülecek işbirliğinin güçlenmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlaması ve bu ülke için yürütülen ‘yeni anayasal düzene geçiş’ gibi çalışmaların da önünü açacaktır. Batı ve işbirlikçi kiralık terör örgütleri ilk aşamayı kaybetmişlerdir, bunun sonrası da var!