‘AK Parti Kemalistleşiyor mu?’ diye eleştirenler, aynı zamanda ‘böyle bir taktik varsa bu tutmaz, Atatürkçülerden oy alamazsınız, boşuna uğraşmayın’ demeye getiriyorlar. Kimisi de ‘AK Parti Atatürkçülüğe kayıyor’ kendi kimliğinden (İslami gelenek kastediliyor) uzaklaşıyor diye eleştirmektedir. Birinci gruptakilerin, AK Parti çevrelerinde bilhassa 15 Temmuz’dan sonra anılan Milli Mücadele’nin Lideri Gazi Paşa’nın sık sık anılmasından rahatsız olan Kemalist çizgide yer alanlar olduğunu tahmin etmek zor değildir.
İkinci gruptakiler ise, daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği ‘Tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet’ söylemini fazla milliyetçi bulanlardır. Bunlar 15 Temmuz sonrasında Atatürk, millet, bağımsızlık, vatan, devlet gibi sadece kavramsal değil sembolik anlamı olan kavramların AK Parti etrafında ifade edilmesinden pek de hoşnut değillerdir.
GAZİ PAŞA KEMALİST DEĞİLDİ
Burada özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın sevgiyle, hayırla anılmasına, bağımsızlık mücadelesinin kahramanına, Cumhuriyetin kurucusuna gösterilen saygıyı ‘Kemalizm’e kaymak’ şeklinde yorumlamak nasıl bir iştir?
Peki, gerçek durum nedir, ‘AK Parti gerçekten Kemalistleşiyor mu’ ya da böyle bir şey mümkün müdür? “Burada esas mesele bir ideoloji olarak ‘Kemalizm’ ile bir ‘tarihsel şahsiyet olarak Mustafa Kemal Atatürk’ arasındaki farktır.” Milli Mücadele’nin Gazi Paşası bu ülkenin kahramanıdır ve bu ülkenin bağımsızlığına düşman olanların dışında herkesin gönlünü fethetmiş bir liderdir. Gazi’yi imparatorluklar çağının kapandığı bir süreçte ‘ulus devletin’ ve ‘Cumhuriyetin’ kurucusu olarak görmek, onun tarihsel kimliğini anlamak için bir çağı ve onun değişimini hazırlayan şartları anlamak gerekir.
Buradan bakıldığında, bugün buna herhangi bir siyasi partinin itiraz etmesinin hiçbir manası yoktur. Eğer Gazi’nin bu tarihsel rolüne yapılan itirazlar varsa onların tavrını anlamak zor olmayacaktır. Bu itirazlardan ilki, ülkenin ulus/devlet yapısına yapılan itirazlardır ki bunu ancak Türkiye’nin ‘tek devlet’ ya da ‘tek millet’ olmasından rahatsızlık duyanlar yapabilir. Bugün bu itirazları yapanların etnik ayrılıkçı hareketler içinde yer aldığını söylemeye gerek var mıdır? Bir başka itiraz ise Cumhuriyet’e karşı ‘monarşi’ talebiyle yapılabilirdi ki bunun tarihi şartlarının ortadan kalktığını, Birinci Savaş vasıtasıyla Batı sömürgeciliği tarafından toplumsal zemininin tasfiye edildiğini sıkça vurgulamaya çalışıyorum. Artık İmparatorluğun toplumsal tarihsel döneminde yaşamıyoruz!
İDEALİ GERÇEK KILMAK
Bugün bütün bu itirazlar geride kalmıştır. Ne Atatürk’ü kendi zümresel iktidarlarının gerekçesi olarak yorumlayan ve öyle takdim eden ‘bürokratik tahakküm’ kalmıştır ne de millet iradesine rağmen Atatürk adına darbe yapmaya kalkan çeteler. “Unutmayalım ki 15 Temmuz 2016 GLADYO patentli ‘Yurtta Sulh Cuntasının’ millet tarafından ezilip, mağlup edildiği tarihtir.”
Bu sebeple Türkiye demokratikleşme sürecinde ileri bir hamle yaparak siyasal sistemde büyük bir değişime imza atmıştır. AK Parti’nin bu yolda Türkiye’yi Gazi’nin ‘muasır medeniyetler seviyesine çıkarma’ misyonuna sahip çıkmasıyla bir zümresel ideoloji olarak tasarlanmış Kemalizm arasında hiçbir ilişki kurulamaz. Gerçek olan, dün nasıl asıl mesele bağımsızlık idi ise, bugün de bağımsız bir ülke olarak sağlam adımlarla geleceğe yürümektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın formüle ettiği ‘Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet’ şiarı Kuva-yi Milliye ruhunun bugünkü halidir, bu ideali demokrasi içinde kalkınarak yaşatabiliriz.