Her ülkenin tarihi şahsiyetleri, milli kahramanları vardır; ülkelerin demokrasi kültürüne, geleneklerine göre bunlar hakkında konuşmak eleştiri yapmak da mümkündür ve buna dair birçok örnek gösterilebilir. Ancak bunların yapılabilmesi için öncelikle demokrasinin temel ilkelerinin işliyor olması gerekmektedir. Anti-demokratik siyasal düzenlerde, Faşizm, Nazizm, Komünizm gibi totaliter siyasal sistemlerde, baskıcı tek partili yönetim şekillerinde en küçük eleştiri dahi yoktur çünkü yasaktır.
Mesela bizde de tek parti rejiminde bırakınız herhangi bir konuda eleştiri yapmayı, insanlar temel hak ve özgürlüklerden mahrum bir dönem yaşamışlardır. Türkiye ancak 1950’de demokrasiye doğru ilk adımı atınca eleştiri yapmak mümkün olmuş, iyi kötü siyasal yapının demokratikleşmesine paralel bir şekilde de devam ederek bugüne gelmiştir.
“Günümüzde bu eleştiri yapma özgürlüğünün ötesinde bir tavır; çirkin, aşağılık, saldırgan üslup başta sosyal medya denilen ortam olmak üzere birçok yerde hastalıklı bir şekilde yayılmaktadır.” Türkiye medyasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağza alınmayacak, edepsizce ifadelerle saldıran ahlaksızlardan tutun da birçok siyasetçiye, birçok şahsiyete dönük bu aşağılık dille saldıran psikopat, rezil, sosyal şizofren tipe rastlamak maalesef mümkün…
Atatürk ve Kemalizm
Bu ruh sağlığı yerinde olmayan adamların son günlerde anlaşmış gibi muhtelif ortamlarda yine Atatürk’e karşı bu aşağılık üslupla saldırıya geçtikleri görülmektedir. Onların iddialarını üzerinde durmaya değmez! Burada asıl konuşulması gereken husus “bir ülkenin milli kahramanına, Milli Mücadele liderine bu kadar ucuz, bu kadar sefil ve alçakça saldırmaya çalışanların birincisi, nasıl ağız birliği etmişçesine birlikte hareket ettikleri; ikincisi ise bir milli kahramanın özel hayatı, anne ve babasının özel hayatlarıyla ilgili çirkin ve aşağılık iddiaları tarih tartışması diye ortaya atmalarıyla ilgilidir.”
Mustafa Kemal Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Rauf Orbay Bey Milli Mücadele’nin dört kahramanıdır; onların daha sonra kendi aralarında yaşadıkları ihtilaflar, elbette ki diğer mücadele arkadaşlarıyla, diğer kahramanlarla beraber girdikleri siyasi mücadelelerde yaşananları siyaseten ortaya koymak gerekli olduğu gibi burada eleştirilerde bulunmak, düşünce ve eleştiri özgürlüğünü kullanmak demektir. Bütün bunlara rağmen onların hiçbirisine, hiç kimse özel hayatlarıyla ilgili iddiaları gerekçe göstererek saldırmak, aşağılık ithamlarda bulunmak hakkına sahip değildir, ayrıca bu tarihçiliğe de eleştirmenliğe de elbette ki insanlığa da sığmaz!
Atatürk’le ilgili eleştiri yapmak elbette mümkündür. Döneminde yapılan, uygulamaya sokulan inkılaplarla ilgili bilimsel ve fikri düzeyi olan eleştiri yapan birçok tarihçi, sosyal bilimcinin adını sıralamaya gerek yoktur. Atatürk’le ilgili eleştiriler olabileceği gibi ondan farklı bir konumu olan bir ideoloji olarak Kemalizm’in eleştirisi de yapılabilir.
Gazi ve bağımsızlık
Bu satırların yazarının Kemalizm’i çok sık eleştirdiğini, onun bir zümrenin iktidar ideolojisi olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin demokratikleşmesine karşı devlet üzerinde ‘tekel hakkı’ iddia eden darbecilerden, demokrasi düşmanı her türlü siyasi anlayışı savunan kişi ve gruplara kadar kullanılan bir fikir haline getirildiğini defalarca yazıp söylediğini hatırlatmama gerek yoktur.
O Kemalistler ki, aralarında Milli Mücadele’nin kalpaklı Gazisinin resminin arkasında ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyerek yürürken, seçimlerde onun kurduğu partinin içinde siyaset yaparken bile aynı zamanda PKK güdümlü partiye oy verdiklerini açıklayacak; ya da bir ailede oyların ‘yarısını CHP’ye yarısını PKK’nın partisine verelim’ çağrıları yapacak kadar utanmazdırlar.
“Bağımsızlık mücadelesinin kahramanı Mustafa Kemal’in partisinde siyaset yapıp bağımsızlığımızın düşmanı PKK’yla veya diğer terör örgütleriyle işbirlikçi olan bu alçakların Atatürk istismarlarıyla, Gazi’nin özel hayatıyla ilgili ithamlar yapıp bunlar üzerinden saldıranların ortak noktası sizce nedir?”