Tarihte olan olaylar bugünü etkilemeseydi, bugüne uzanan sonuçları olmasaydı onları sadece hikâye etmek yeterli olabilirdi, fakat durum farklıdır bu yüzden bunları sebep-sonuç yahut fonksiyonel veya mukayeseli bir biçimde analiz etmeden bugüne uzanan neticelerinden çıkan siyasal olguları anlamak da mümkün değildir.
Bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyanın tarihinde birçok kırılma noktası denilecek olay yaşanmıştır. 948 yıl önce Malazgirt ovasında yaşanan savaşı, Bizans ve Selçuklu hükümdarlarının veya iki devletin ordularının karşılaşması olarak ele alan tarihçiler, ağırlıklı olarak olayı iki devletin ve iki hükümdarın ya da iki ordunun niteliklerinden kalkarak açıklamaya çalışırlar; elbette burada savaşın Türkler tarafından kazanılmasının muhtelif sebeplerini de ortaya koyma çabası da vardır.
NE OLDUĞUNU ANLAMAK
Siyasi tarih açısından iki devletin ordularının karşılaşması, savaşın akıbetinin değerlendirilmesi önemlidir; çünkü savaşların dolayısıyla mağlubiyetlerin ve zaferlerin siyasi sonuçları bulunmaktadır fakat Malazgirt ya da 30 Ağustos Zaferleri sadece bu tür bakış açılarıyla açıklanabilecek olaylar değildirler. Malazgirt’te ne olduğunu anlamak için Bizans’ın toplumsal/siyasal durumuna, temsil ettiği Batı uygarlığının karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümüne dönük verdiği cevapların neden yetersiz kaldığına bakmak gerekir.
Başka bir ifadeyle Selçukluların Anadolu öncesi Horasan merkezli medeniyet inşa sürecinin dinamizmi karşısında Bizans’ta yaşanan krizi anlamak gerekir. Bir anlamda Malazgirt’teki karşılaşma sadece iki devlet, iki hükümdar veya iki ordunun arasında olmanın ötesinde bir şeydir ve savaşın sonuçlarının belirlenmesinde de bu hususların büyük payı bulunmaktadır.
Bizans aslında Batı uygarlığının o zaman için en önemli siyasal temsilcisidir, dolayısıyla bir anlamda Malazgirt’te o gün Doğu-Batı çatışması yaşanmıştır. Birisinin kalkıp ‘böyle bir şey yoktur, bunu ne Bizans tarihçileri ne de Selçuklu tarihçileri kaydetmemiştir’ demesinin fazla bir anlamı yoktur çünkü bu tarihsel kırılmayı ona şahitlik edenlerin dahi olayın içindeyken bunu görmelerini bekleyemeyiz.
TARİH VE BUGÜN
Anadolu coğrafyası zor bir coğrafya olduğu kadar büyük imkânları barındıran bir yerdir; Akdeniz’in kuşattığı bu toprakların önemini kavramak için sadece tarihe değil arkeolojiye bakmak, bize burasının nasıl bir zenginlik nasıl bir problem kaynağı olduğunu hatırlatacaktır.
Türklerin Malazgirt’ten önce de buranın stratejik önemini kavradıklarını gösteren birçok örnek olay bulunmaktadır; Pasinler Savaşı bu örnekler içinde önemlidir bununla beraber Malazgirt dönüm noktası olmuştur ki Türklerin bu coğrafyanın muhtelif halklarını da içine katarak büyük imparatorluk tecrübesine geçişlerinin tarihsel şartları burada ortaya çıkmıştır.
Bugün Türkiye’ye karşı yapılan saldırıların, bölgemize yönelik ‘yeni emperyalist stratejinin’ arkasında bu coğrafyada Malazgirt’ten bu tarafa yaşayan uygarlık değerlerine, onların temsilcisi Türk milletine düşmanlık vardır, kısaca tarih devam etmektedir.