Bu anketçilerin çoğunluğunun ortak özelliği seçim öncesi yaptıkları tahminler yanlış çıkmış olmasına rağmen henüz üzerinden çok geçmeden, sıkılmadan tekrar sahneye çıkıp kamuoyunun muhtelif konulardaki eğilimleri hakkında o ‘engin yorumlarını’ paylaşmakta tereddüt göstermemeleridir. Onların konuşmalarının, herhangi bir sosyal araştırmada bulunması gereken ‘analitik çerçeveden’ bihaber bir düzeysizlikte olması asla şaşırtıcı değildir.
“Bu tür anket şirketi sahiplerinin bazılarının televizyon ekranlarına çıkıp bir şey biliyormuş gibi konuşmalarının üzerinde durmayacağım; bunların çoğunun yaptıkları işin mahiyetine dair yani ‘araştırma tekniklerine’ dair bir şey bilip bilmediklerini anlamak için sabır gösterip söylemlerine bakmak yeterlidir. Adamların çoğunlukla yaptığı şey, bilimsel hiçbir yaklaşıma dayanmadan sıraladıkları sorularla sözde ‘kamuoyu ölçmeye çalışmak’ gibi görünse de esas maksatlarının çoğu kere kamuoyu oluşturmak olduğunun saklanacak tarafı bulunmamaktadır.”
YÖNLENDİRME!
Geride bıraktığımız birçok seçimde olduğu gibi son iki genel seçimde de, referandum sonuçlarını tahmin etmede de başarısız olan bu adamların şimdi ortaya çıkıp önümüzdeki dönemlerde yapılacak seçimler için konuşmaya başlamalarına şaşırmamak gerekir. Bu anketçiler arasında sık sık tekrar eden kasıtlı bir biçimde kamuoyunu yönlendirmeye dönük çalışmalardan biri geçmişte MHP’yi baraj altında gösterme gayreti olmuştur ki söz konusu seçimlerde bu partinin %15-17 arasında oy almasına rağmen bu huylarından bir türlü vazgeçmedikleri görülmektedir.
“Bilhassa AK Parti-MHP ittifakının kesinlik kazanmasıyla bu anketçilerin şimdilerde ne yapacağını şaşırıp, artık bu partinin baraj altında kaldığını söylemelerinin bir anlam ifade etmeyeceği bir durumun ortaya çıkmasıyla birlikte bu defa iki partinin oy oranının beklendiği kadar yüksek olmayacağı kampanyasına başladıkları görülmüştür. Oysa bu konuda ciddi çalışmalar yapan az sayıdaki araştırmacı, bu ittifakın şimdiden 2019 Başkanlık seçim sonucunu birinci turda belirleyecek bir neticenin oldukça üstünde bir oranı şimdiden öngördüklerini belirtmektedirler.”
Yeni kurulan bir parti hakkında daha kurulma süreci tamamlanmadan başlatılan kamuoyu oluşturma çalışmalarının, gerçeği yansıtmadığının hızlı biçimde anlaşılması, farklı araştırmacıların bu partinin bir beklenti yaratmadığına dönük muhtelif çalışmaları açıklamaları, güdümlü kamuoyu oluşturma girişimindeki anketçilerin dahi geri adım atmasına yol açmıştır.
OY ORANININ BİR FİYATI VAR MI?
Bu anketçilerden kimilerinin partiler için bir fiyat tarifesi hazırladığını, %10 oranı için şu kadar fiyat, % 15’e kadar bir başka rakam, %20 oy oranı için bilmem kaç sıfırlı bir rakam teklif ettiğini doğrudan önemli bir parti yöneticisinden duyduğumda çok şaşırmıştım! İşin ilginç yanı bu anketçinin şimdiye kadar hiçbir seçim sonucunu tesadüfi olsa dahi bilememiş olmasına rağmen hala ortada dolaşıyor olmasıdır.
Anket vasıtasıyla kamuoyu ölçümünün sosyal bilimcilerin çok sık başvurdukları bir araç olduğu bilinmektedir fakat bu çalışmaların dayandığı prensipler, sınırlılıklar, örneklem seçiminden, çalışmanın geçerliliğini sorgulayacak bilimsel/istatistiksel kurallar ve bunların farkında olan bir çalışma grubunun varlığını gerektirmektedir. Liseli çocukların yapabileceği türden bir anket kâğıdı hazırlayıp, bunları insanlara yönelttikten sonra, makineye okutarak çıkan sonuçları ciddi bir iş yapmış gibi takdim etmek bir yerden sonra güdümlü kamuoyu oluşturmak için dahi etkili olamaz.
Her konuda olduğu gibi bir bilimsel çalışma alanının bu tür istismarı, işin kurumsallıktan uzak olmasının neticesidir, bir müeyyidesi yok diye bu saçmalığa katlanmak kolay mıdır? Sanırım partilerin ya da bu tür bilgileri kullananların işin ciddiyetini göz önünde tutmalarından başka çare yoktur.